Güven Gitti, Hayat Bitti
PERİHAN SEVER DİRİCAN
Güven duymak; korku, endişe, çekinme duymadan bağlanmak, inanmaktır. Şu sıralar evde, sokakta, ekonomide, siyasette hatta demokraside eksikliğini duyduğumuz en önemli duygudur.
Oysa çocukken güvensizliğin ne olduğunu bilmeden yaşamak ne güzeldi. Yaş kemale erdiği zaman anladık hayatın pek de güvenli olmadığını. O mu maskesinden sıyrıldı, biz mi saf düşüncelerimizden ayrıldık, her ne ise; “Babana bile güvenmeyeceksin!” ortamları yarattık kendimize. Bu da bizi kedi, köpek beslemeye ya da gruplaşmaya, çeteleşmeye yöneltti.
Gün be gün çoğalıp peşinden milyonları sürükleyen grupların kalabalıklığı, ne sevgiyle, ne fikirlerle ölçülebilir. Bu tamamen insanların güvenli yaşam içinde bulunup bulunmadığıyla ilgilidir. İnsanın doğasında bulunan inanma, bağlanma, teslimiyet duygusu doğar doğmaz bizi nasıl anamıza asılmaya itiyorsa büyüdüğümüzde de bir şeylere asılmak, tutunmak mecburiyetinde bırakıyor. Bu anne, babadan başlayıp, eş, dost,kardeş, arkadaş derken devlete, millete kadar uzanıyor. Şayet devlet, millet bize güven vermiyorsa şeflere, şeyhlere, şıhlara yöneliyoruz.
Vermeden alınamayan, kazanması zor, kaybetmesi kolay ve yaşamanın en önemli yapı taşı sevginin bile ayakta durması için elzem olan güven duygusunu tekrar kazanmanın yolu nedir? Yedek parçasının olmadığı doğru mu? Şu sıralar aynaya baktığımda göremediğim, "kendine güven" duygusunu tekrar kazanırsam sana da aşılayabilir miyim? Aşılarsam çok kısa zamanda biz olur muyuz? Yoksa birbirimizden tedirgin yaşamaya mahkûm muyuz? Bu böyle daha ne kadar sürüp gidecek?
Güven içinde yaşamak özlemindeyim, bir an önce kavuşmak temennisiyle...