Ben Küçük Bir Devim
PERİHAN SEVER DİRİCAN
Biz neyiz? Kimiz? Neler yapabiliriz? Neden korkarız? Ne kadar yol alırız? Bu gibi binlerce soru hatta daha fazlası düşünce gücümüzün dahilinde. Onun kapasitesi kadar bir yaşam konforumuz var. Düşünmüyorsak ya deliyizdir ya mecnun. Ona da yaşamak denirse.
Diyorlar ki: “Fiziksel dünyada algıladığınız her şeyin, düşünce ve inanışların görünmez dünyasında bir kaynağı vardır. Bu yüzden bireyin düşüncelerini kontrol edebilmeyi öğrenmesi oldukça önemlidir.”
Geçen gün, daha önceden tanıdığım bir arkadaşla karşılaştım. İlginç bir sohbet geçti aramızda. Onun “düşünme gücü” ile ilgili araştırma yapıp eğitim aldığından bihaberdim. Dinledikçe aklım karıştı, anlamlandıramadım, şaştım, imrendim… duyguların her tonu geldi geçti üzerimden.
O günkü sohbeti aklımda kaldığı kadarıyla sizlerle paylaşmak istedim. Sizin de ilginç bulacağınıza, düşünme gücünüze inanacağınıza eminim.
· Meral Hanım ben bu konuşmamızı okuyucularımla paylaşmak isterim
· Tabii ki. Be de zaten sesimi duyurmak istiyorum. İnsanların düşünce gücüyle her şeyi yapabileceklerini, hastalıkları dahi yenebileceklerini anlatmak istiyorum.
· O zaman ilk soruyla başlayayım. Siz kendi düşünce gücünüzü ne zaman fark ettiniz?
· Arkadaşlarla birlikte Mevlâna Hazretlerini ziyarete gittiğimizde; herkes gibi ben de onun lahdinin önünde fotoğraf çektireyim dedim, o an oradaki o mermerin içine geçtim. Beden bazen yok olabilir. Hani o inandığın şeye çok fazla ilgi duyduğun zaman gerçekten bir şeyler oluyor. İnanın o mermerin içinden çok zorla çıkarttılar beni arkadaşlar. Yine bir gün arkadaşlarla Bursa’daki evliyaları ziyaret edip sonra da kahvaltı edelim dedik. Üfdade Hazretlerinin orada sabah namazlarımızı kıldık, dua ederken ben, iki sandukanın birinin içinde buldum kendimi. Biri sanki beni çekti aldı içine. Hep böyle oluyor. Dünya ile ilişkimi kesip Allah ile hemhal olduğumda böyle şeyler yaşıyorum.
· Böyle şeyler benim başıma gelse ben korkardım? Siz neler hissettiniz?
· İlk zamanlar bu halimin ne anlama geldiğini bilmiyordum. Ve benim bu hallerime şaşıran arkadaşlar. “Sende değişik bir enerji var” diyerek aralarında para toplayıp beni İstanbul’a kursa gönderdiler. O aralar Sara ve MS hastalığı yüzünden sağlık sorunları yaşıyorum. Eşim eve uğramıyor, bakmak zorunda olduğum iki çocuk derken maddi, manevi epey bir sıkıntı içindeyken bu kurs bana ilaç gibi geldi. Ve ben büyük bir heyecanla “Biyoenerji Access Bars” kursuna başladım
· Kursun amaç ve işleyişinden bahseder misiniz
· Access Bar, beyin üzerinde bulunan 32 adet noktaya yapılan uygulama ile birlikte bu kısımlarda birikmiş olan negatif elektronların temizlenmesi işlemidir. Bu işlem ile birlikte uygulama yapılan kişi tüm negatif elektronlardan arınarak yeniden doğmuş gibi hissetmektedir.
· Bunu alternatif tıp gibi düşünebilir miyiz?
· Bire bir alternatif tıp zaten. Seansların ardından kişi yeni bir hayata başlamış gibi hissetmektedir. Gerek sağlık problemleri, aile ve ilişki problemleri ya da zihinsel problemlerden seans sonunda kurtulmaktadır. Access Bar yöntemi sayesinde alkol ve sigara bağımlılığı, stres ve psikolojik sorunlardan kurtulabilirsiniz.
· Kurs ne kadar sürdü.?
Birkaç ay altyapı hazırlığı sonunda sınava girdim. Sertifika mı aldıktan sonra insanlarda denemeye başladık. Onlarda çok çok güzel değişimler, dönüşümler olmaya başladı. Güzel tepkiler aldım. Hatta dördüncü evre kanser hastalığına sahip bir ablamızı tedavi ettik.
· Ooo! Çok şaşırdım.
· Ben, beyin gücüne, düşünce gücüne çok inanıyorum. Düşünceler, beynimizde bizi bir şeyler yapmaya iten eylemdir. Yapmak istediklerimiz, söylemek istediklerimiz, kafamızın arkasına atmak istediklerimiz, olumlu ya da olumsuz bize, hayata dair ne varsa önce düşüncede belirginleşir, beyin o düşünce doğrultusunda harekete geçer. Ancak Davit Allen’in dediği gibi “Sadece düşüncelere sahip olmak bir şeydir; onları bilinçli olarak beslemek bambaşka bir şey” Ben, satrancı üç yaşımda öğrendim. O zamandan beri kâh kendim oynuyor, kâh okullarda çocuklara öğretiyorum. Satranç düşünme oyunudur ve biz düşündükçe beyni aktif tutar. Yani düşünceyi besleyerek, beyni güçlendirir. Eğer biz düşünce gücümüzün farkında olsak, öyle muhteşem şeyler yapabiliriz ki. Ben MS hastasıydım. İlk başta görmedim, hastalık gözlerimi aldı benden, sonra yürüyemedim. Acı çekiyordum, çocuklarım da bu acıyı paylaşmak zorunda kaldılar, çok üzülüyordum. Sonra ben düşünce gücümün farkına varınca bendeki bütün bu olumsuzlukları yeneceğimi fark ettim. “Hayır! Hayır, ben bitmemeliyim, iki tane pırlanta gibi evladım var, onların yanında durmalı, kanat germeliyim, dedim. Ben küçük bir devim, kendi kendime bunu yenebilirim, dedim ve düşünce gücümü güzel kelimelerle yansıtarak dua şeklinde Yaratan’ıma gönderdim. Bunları yaparken inandım, kendime ve yaratanıma çok inandım. Biliyor musunuz? Doktor bana “Siz kansersiniz!” dedi, ben “Değilim” dedim. Ve ben o kanseri yendim. Çünkü ben beynimi kanser olmadığıma alıştırdım, beynim de ona göre çalıştı.
· Bu düşünce gücünüzü başkaları üzerinde deniyor musunuz?
· Tabii ki. Birini anlatayım size. Pandeminin başladığı aylarda yaşadığı olaylar sonucu deprasyonda olan bir bayan biyoenerji almak için bana geldi. Birkaç seans sonra gelmemeye başladı. Ben niye gelmiyor diye düşünürken bir gün telefonum çaldı, arayan oydu. “Meral ben çok kötüyüm, gel beni kurtar!” başka hiçbir şey söylemeden kapandı. Ben geri döndüm açmadı. Kızını aradım. Olayı anlatınca çok şaşırdı. “Annem üç gündür entübe, sizi aramasına imkân yok” dedi. Burada düşünce gücünün sınır tanımadığını fark ettiniz mi?
· Peki, hastamız iyi oldu mu?
· Maalesef kaybettik
· Neden düşünce gücünü kendi sağlığı için kullanmamış?
· Yeteri kadar inanmamış demek ki. Korkusunun, paniklerinin önüne geçememiş iyi olmalıyım düşüncesi.
· Yani siz diyorsunuz ki, bir şey olacağı varsa olur değil, eğer sağlam, katıksız bir inanca sahip olursanız o olmasını istediğiniz şey muhakkak olur. İpler sizin elinizde, başka İhtimal yoktur.
· Yaratanımızın çok büyük bir programı var. Bu programın içine biz insanları yerleştirdi. Sevgi üzerine yerleştirdi. Ama biz ne yaptık? Tamamen dünyaya taptık. Bizim Yunus Emre’den, Mevlana’dan ne farkımız var, nihayetinde hepimiz insanız. Ama onlar düşünme gücünü kullanıp düşündüler. Biliyorsunuz Kuran’ın birçok yerinde bize “Siz hiç akletmez misiniz?” der yani “ben sana düşünme gücünü verdim, düşün!” Kur’an’ın sözlükteki kellime anlamı "toplamak, okumak, bir araya getirmek" olsa da; “aslında Kur-an” “anı kur” anlamını taşır. Anı kur, anı düzenle. “Her an değerli senin için, onu iyi değerlendirmelisin.” De
· Peki bizim bunu doğru yapabilmemiz için neye ihtiyacımız var?
· Tabii ki düşünmeye. Yaradanın gücü hariç yaşadığımız hiçbir şey tesadüfi değildir. Her olay düşünce ürünüdür. Size inanamayacağınız bir olay anlatayım. Boynuma protez takılması gereken bir ameliyat geçirmem gerekiyordu. Dokuz saatlik bir ameliyat. MS hastası olduğum için narkoz alınca atak geçirme ihtimali fazla. ( geçirdiğim on üç ameliyatın bir kaçı bu yüzden narkozsuz yapıldı.) Ailem karşı çıktı, doktor endişeli derken ben, “Bu ameliyat benim için elzem mi? Elzem. O zaman hiç çekinmeyin doktorum, ben bu narkozdan on beş dakika sonra uyanacağım dedim ve ben buna inandım, tamamen inandım. Sonra ne oldu biliyor musunuz? Tam on beşinci dakikada uyandım. Ne yapmıştım ben o zaman, düşüncelerimle beynimi beni on beş dakika sonra uyandırması için kodlamıştım. O da görevini yapıp beni uyandırmıştı. Her şey inanç meselesi. Benim yaratıcım hasta değil ki ben hasta olayım, benim yaratıcım yalnız değil ki beni yalnız bıraksın, benim yaratıcım aciz değil ki ben aciz kalayım. Meral’cim sen küçük biri değilsin!” dedim kendi kendime. Böyle düşündüm, böyle inandım. Bu inançla yaşadım. Bugün sapa sağlam ve hayat kaygılarından kurtulmuş ve karşınızdaysam bu inancım yüzündendir
· Hep böyle karşımızda olun, hep böyle güleryüz, tatlı dilinizle, sağlıklı, dinç görünümünüzle
Teşekkürler Meral Karakaş.