DOWN SENDROMU I - İBRAHİM YILDIZ

DOWN SENDROMU I


Sevgili dostlar,

Belki, bazılarınızın ilgisini bile çekmeyebilir. Yıl bin dokuz yüz doksan dokuz, Mayıs ayının ikinci günüydü!... Tatlılar tatlısı üçüncü kızım dünyaya gelmişti. Doğum hastanede gerçekleşti. Yeni doğan bebeği daha sonra doğum servisinden alıp, çocuk servisine yatırdılar. Hevesle bebeğimi görmeye gittiğimde çocuk doktorunun benimle görüşmek istediğini bildirdiler. Doktorla görüştüğümde, bebeğin iki kilo yüz gram doğduğunu, ‘’Down Sendromu’’ rahatsızlığı olduğunu, yani engelli doğduğunu belirtti. Bebeğin diğer bebeklere kıyasla geriden gideceğini, geç oturacağını, geç yürüyeceğini, geç konuşacağını, eğitim ve öğretimde de geriden gideceğini, rahatsızlığın belirtilerini anlattı. Bu tür rahatsızlıklarda kesin teşhisin konulabilmesi için kromozom sayılarının tespit edilebilmesi için hastaların Hacettepe Üniversitesi Genetik Bölümüne sevk yaptıklarını, ancak keşke doğar doğmaz Ankara’ya götürseydik diyeceğimiz bir rahatsızlık olmadığını ve daha bir sürü şeyi bizlere uzunca anlatmaya ve bizleri teselli etmeye çalıştı. O anda eşimle birlikte dünya sanki başımıza yıkılmış gibiydi. Doktor ne anlatırsa anlatsın kafamıza hiçbir şey girmiyordu. Adeta şokta gibiydik. Aklımıza çok değişik sorular geliyordu. Bebeğimiz doğar doğmaz onun engelli down sendromu olduğunu öğrendik. Bebek önümüzde ve rahatsızlığı konusunda hiçbir şey bilmiyoruz. Tabi ki kolay değildi. Acaba bu bebek oturacak mı? Yürüyecek mi? Koşacak mı? Konuşacak mı? Okuyacak mı? gibi sorular peş peşe aklımıza geliyordu. Başkaları ne anlatırsa anlatsın vız geliyordu. Pek çoğunuz bilirsinizdir. Yeni doğan bebeklerin topuğundan kan örneği alınıp, İstanbul yeni doğan tarama laboratuvarı’na gönderiliyor. Fenilketonüri, konjenital, hipotroidi, biyotinidaz, kistikfibrozis rahatsızlığı olup olmadığına bakılıyor.

Bebek iki kilo yüz gram ağırlığında ve çok zayıf olduğu için hemşire topuğu kazıya kazıya inanın bir damla kan çıkaramadı. Bir kaç gün sonra hastaneden taburcu olduk. Ertesi gün birlikte çalıştığım, çok değer verdiğim, kardeşim gibi gördüğüm, bayan arkadaşımın biriyle karşılaştım. Moralimin bozuk olduğunu fark etti ve bana sordu. ‘’Hayırdır, senin moralin iyi değil. Bir sorun mu var? ‘’ diye. Sorunlarımızı bayan arkadaşımla paylaştığımda kendisinin tanışık olduğu bir çocuk doktoru olduğunu, randevu alalım ona da bir gösterelim dediğini hatırlıyorum. Neyse arkadaşımın bahsettiği doktora da bebeği götürüp gösterdik. Doktor bize on kadar bebek resmi gösterdi. Resimler tıpkı bizim bebeğe benziyordu. Gözler Japon gözleri gibi çekik, ayaklarının baş parmakları aralıklıydı. Ellerinde avuç içlerine baktı. Down Sendromu teşhisi nasıl yapılır onlardan bahsetti. Doktorun anlattıkları hastanedeki doktorun anlattıklarıyla yaklaşık aynıydı. Bebeğimizin yüzde doksan beş down sendromu rahatsızlığı olduğunu, yüzde beş yanılma payı olabileceğini, keşke yanılmış olalım, dediğini ancak kesin teşhisin kromozom sayılarının tespitiyle mümkün olduğunu ya da anlaşılabildiğini söyledi. Doktor bize eşin yeni doğum yaptı. Rahatsızlığı biraz geçsin Hacettepe Üniversitesine sevk yaptırın. Genetik bölümünde kromozom sayıları yapılsın dedi ve biz doktordan ayrılarak evimize gittik.

Bunları yaşamayan bilemez ve anlayamaz. Çok zor günlerden geçtik. Rabbim C.C. bu tür sorunlarla kimseyi karşılaştırmasın, kimseye de bu gibi sorunlar yaşatmasın. Hani bir atasözü vardır: ‘’Ateş düştüğü yeri yakar.’’ diye!... İşte o ateş bizim eve düşmüştü ve bizleri yakıyordu. Bebeğin geleceğinin nasıl olacağı düşüncesi sarmıştı ailemi ve beni. Doğrusu bebeğin yeni doğduğunda rahatsızlığını kabullenemediğim de oldu. Ancak zamanla buna da alıştım. En yakınlarıma bile anlatamadığım sorunlarla karşılaştığım oldu. Rabbim C.C. sayesinde ve inancım gereği bunları da aştım. Şükürler olsun. Rabbim beterinden korusun. Bebeğimizin soyadı bildiğiniz gibi ‘’Yıldız’’ dı. Sıra bebeğe isim vermeye gelmişti. Aslında ismi de hazırdı. Çünkü çalışmasını yapmıştım. Bebek Yıldız’a ‘’Hilal’’ ismini verdim. Nüfus Müdürlüğü’ne de Hilal Yıldız olarak yazdırdım. Birleştirince ay yıldızlı al bayrağımız Türk Bayrağını simgelesin diye!...

Bu vesile ile 3 Aralık Dünya Engelliler günü münasebetiyle; tüm engellilerin, engelli yakınlarının, hepimiz birer engelli adayı olduğumuza göre engelli adaylarının tüm engelleri aşmak adına engelliler gününü cani gönülden kutlar, engelsiz bir yaşam geçirmeleri temennisiyle hepinize sevgilerimi ve saygılarımı sunarım.

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI
01Ağs

AĞRIYI ÇEKEN BİLİR...

17Eyl

Bu da Benim Han'ım...

03Mar

BEN ANAMA DA VERİRİM

01Şub
04Oca

SEVGİ PAYLAŞTIKÇA GÜZEL