İBRAHİM YILDIZ

BEN ANAMA DA VERİRİM

İBRAHİM YILDIZ

Sevgili dostlar,

Kıt kanaat geçinen garibanın biri, eşini de karşısına alıp, karşılıklı sohbete koyulurlar. Kadının eli çenesinde, eşini dikkatlice dinlemeye başlar. Kocası ise hayal kurmaya çoktan başlamıştır bile: ‘’İki civcivim olsa, civcivleri büyütsem, tavuklarım ve horozum olsa. ‘’ diye. Kadın ise: ‘’Eeeee’’ diye gözünü bile kırpmadan dikkatle dinler.  Civcivleri büyütüp, tavukları ve horozları çoğaltan koca: ‘’tavukları ve horozları satsam. İki kuzu alsam. Kuzuları büyütsem, koyunlarım ve koçlarım olsa.‘’ diye devam eder. Kadın dikkatini dağıtmadan: ‘’Eeeeeeee’’ diye, kendisini kaptırmıştır. Hiç istifini bile bozmaz. Kocası ise: ‘’Koyunları ve kuzuları satsam bir buzağı alsam, buzağıları büyütsem, düğe ve danalarım olsa. Bunları büyütsem, ineklerim ve tosunlarım olsa.  İnekleri tosunları çoğaltsam, ineklerin sütünü sağsam, sağsam içsem.’’ der. Eşi ise: ‘’Ben anama da veririm. ’’ deyince, iş çığırından çıkar. Kocası ise, hiç de tasvip etmediğimiz ve her türlüsüne karşı olduğumuz bir hareketle, eşine fiziksel şiddet uygulayarak: ‘’ Dağıtma!...’’ diye bağırarak, bir tokat atar. Tokat, ters bir yerine gelse gerek ki, eşi orada ölür. Sonuç olarak kadın mezara, eli kırılası katil koca ise cezaevine girer. Televizyonlarda haber kanalları bas bas bağırır: ‘’bugün yine bir kadın cinayeti daha işlendi.’’ diye. Kadın sivil toplum örgütleri: ‘’kadına kalkan eller kırılsın.’’ sloganlarıyla yürüyüşler düzenleyip, haklı olarak seslerini duyurmaya çalışırlar. Cani kocaya en ağır cezamın verilmesini haykırırlar. Hele bakın şu işe. Ortada fol yok, yumurta yok. Civciv, tavuk, horoz, kuzu, koyun, koç, buzağı, dana, düğe, inek hiç biri yok. Bir hayal uğruna göz göre göre kadın öldürülüyor. Sonuç nerelere geldiğini hep birlikte gözlemliyoruz. Ertesi gün başka bir senaryo ve başka bir mekanda yine kadına yönelik şiddet sonucu bir kadın daha öldürülüyor. Bu böyle sürüp gidiyor. Kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin her türlüsünü yüksek perdeden kınıyorum. 

Hayal, her zaman aynı sonuçlanmayabiliyor. Hayal kurmak, geleceği makro ölçülerde yaşama isteğidir. William Russell: ‘’Büyük işler, büyük hayaller kurma özelliği olan insanlarca başarılmıştır.’’ der. Hayaller hayat tarlasından geçerken elimizden toprağa düşen tokumlardır. Tarla ve tohum içinde çabalamanız gerekir ki, hayaller gerçek olsun. Sizin yürek gücünüzü gösteren hayallerinizdir. İnsanın yüreğinin gücünü anlamak için sadece yaptıklarına değil, yapmayı istediklerine de bakmak gerekmektedir. Barbara Sher: ‘’Hayaller bizim kim olduğumuzun aynasıdır.’’ der. Esir düşen insan özgürlüğü hayal etmeli ki, yüreğinde şahlanış gülleri açsın. Aslında aç insan ekmeği olmayan değil, ekmeğin hayalini kuramayan insandır. Bunu,  bir çok durum için genelleyebiliriz.  Her hayal, hayat duvarında gelecek adına bir tuğla koymaktır. Önce hayalinizi kurun, ardından bu hayalinize ulaşmak için adımlayın, yürüyün hatta koşun. Hayaller imkansız gibi gözükse de sonuçta elinizde kalacak, yine sizin huzur parçacıklarınızdır. Leo Bumett diyor ki: ‘’Yıldızlara uzandığında bir yıldıza sahip olamazsın belki ama bir avuç çamur da elde etmezsin.’’ Hayaller insanı öylesine motive eder ki, belli bir süre sonunda siz hayalin peşini bıraksanız da hayaller sizin peşinizi asla bırakmaz.  

Türk tarihindeki ilk Medeni Kanun olarak kabul edilen Mecelle, 1876 yılında yürürlüğe girmiştir. İslami esaslara göre düzenlenen bu kanun, Türk Medeni Kanunun yürürlüğe girmesiyle 1926 tarihinde kaldırılmıştır. 

Nihayet hayallerinin peşinde koşan, pek çoğunu da gerçekleştiren Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün yönlendirmesiyle genel çerçevesi İsviçre’den alınan ve Türkiye şartlarına uyarlanan Türk Medeni Kanunu , 17 Şubat 1926 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilmiş ve 4 Ekim 1926 tarihi itibariyle yürürlüğe girmiştir. Türk Medeni Kanununun kabul edilişinin 95. Yıl dönümü Yüce Türk Milletine kutlu olsun. Medeni Kanun, insan ve insan ilişkileriyle doğrudan ilişkili olması nedeniyle bir ülkenin hukuk sisteminde oldukça önemli bir yere sahiptir. Medeni Kanun, insan hayatının, daha henüz dünyaya gelmeden başlayarak ölümüne kadar geçen süreçteki bütün aşamalarını kapsar.  Türk toplumunun hayatına pek çok çağdaş düzenlemeler getiren yeni Türk Medeni Kanunu ile Türk aile hayatında ve aile yapısında oldukça önemli değişiklikler getirmiş, yeni ve modern bir Türk ailesi tasarlanmıştır. Medeni Kanunla birlikte getirilen en önemli değişiklikler şunlardır: ‘’Eğitimde, çalışma hayatında ve hukuk alanında kadın erkek eşitliği sağlanmış, resmi nikah uygulamasıyla evlenme ve boşanma devlet denetimine alınmış, erkeğin birden fazla kadınla evlenmesi yasaklanmış, kadına da boşanma hakkı getirilmiş, miras konusunda kız ve erkek çocukları arasında eşitlik sağlanmış, şahitlikte kadın-erkek eşitliği sağlanmış, reşit yaştaki kişilere din seçme özgürlüğü getirilmiş, anneye çocuğun velayetini alma hakkı tanınmış, patrikhanenin mahkeme kurma yetkisine son verilmiştir.’’

Görüldüğü gibi Türk Medeni Kanunu sayesinde Türk aile yapısı modern bir görünüme kavuşturulmuş ve bu kanunla kadın, aile hayatında erkekle eşit bir konuma getirilmiştir.  Hayallerinizi civciv hikayesinde olduğu gibi ‘’dağıtma’’ diyerek bir tokatla eşinin öldürülmesine sebep olan eli kanlı cani gibi değil, elli yedi yıllık yaşına, on bir savaş, yirmi dört madalya, yedi nişan, on üç kitap, bir ülke, milyonlarca özgür insanın ve Türk’ün kurtulan gururunu sığdıran, Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’in mealini ve tefsirini Elmalılı Hamdi YAZIR’a yazdıran, tüm hayallerini gerçeğe dönüştüren Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün hayalleri gibi hayaller kurabilmeniz ve umudunuzu yitirmemeniz temennisiyle; 

Hepinize selam, sevgi ve saygılarımı sunarım.

Yazarın Diğer Yazıları