Dünyaya gözümüzü açtığımız andan itibaren hayat hikayemiz adım adım yazılmaya başlıyor.Var olan tüm gücümüzle hayata sıkıca sarılmaya başlıyoruz.Kendimize yer edinmek için büyük gayret sarf ederiz isteklerimize ulaşmak adına koparıp almak , yetmedi daha fazlasını isteriz ilerlediğimiz yaşam yolculuğumuzdan.
Dünyada neler oluyor , bitiyor algılamaya çalışırız bedenimizle , ruhumuzla ve bize sunulan gençliğimizle yarınlara buluşmak adına.Neydi acelemiz ömrümüzü tüketmeye , değilmi ki büyüyoruz, hedeflerimize bir şekilde ulaşacağız zaten.
Hayallerimiz, arzularımız, isteklerimiz vardı sonu olmayan evrende dönüp duruyoruz.Geriye dönüp baktığımızda kaybolan yıllarımız, hayallerimiz, arzularımız hatırlamak istediğimiz yada istemediğimiz duygular, keşkeler, pişmanlıklar içinde kıvranır dururuz İşte o zaman hayat mücadelemizle karşı karşıyayızdır.
Gençlik zamanında yapılan hataları telafi etmek için zaman yetmeyebilir ancak her şeye rağmen devam edebiliriz yaşantımıza inatla.Kendimizi yenilemenin yollarını ararız tüm isteğimizle.Sıkıntılı dönemlerde yaşanan anlara inat hiç bir zaman umutsuzluğa kapılmadan farklı bakmaya devam ettik.Öğrenmek, çalışmak, başarının ve bilginin geliştiği şu dönemde gıptayla gözlerdik bazen utangaç bakışlarla yaşanan hayat hikayemizi.
Geride bıraktığımız zamanlar bizim geleceğimizi şekillendirir ve dünyaya verdiğimizin ölçüsü olur. Artık zaman kavramını geçmişin terazisinde bırakarak o kendini kefeye koymanın hazzını, arzu duygusun yaşıyordur.
Yıllarımız, gezme ile, öğrenme ile, okuma ile ve arzu ettiğimiz şeylerin peşinde koşarak geçmiştir.Bir gün bir bakmışınız yaş ilerlemiş kemale ermiş artık yaşlılığa doğru adım adım ilerliyoruz.
İnsanoğlunun kısaca özeti bundan ibaret.Geçmişte yaşadıklarımızı asla buluşturmayan ve zamanın ne çabuk akıp geçip gittiğinin kanıtıdır. Yağmurda çakan bir yıldırım hızı gibi , bir yıldız kayması misali kısacık ömrümüzde kötülüklerden güç bulmak ve kötülüğün tuzağına düşmemek için çaresizlikler karşı tanık olmamız.Savunma mekanızmalarımız,zamanın kısıtlılığı ve hırsımıza yenik düştüğümüz bizi bir süre için avutabilir.
Hayatın anlamını, sonu olmayan öğrenme arzumuzu yıllara inat kaybetmeden hayata sımsıkı bağlanarak ve mutlu olmayı bilmeliyiz. Sıkıntıya düşmüş birin elinden tutarak ona yardımcı olduğumuzda vicdanımızdan gelen ses bizi mutlu kılar ve bu bizim mirasımız olarak geride kalır. Zamanın bizden alıp götürdüğü anlamsız şeyler ve anlamsız geçen yarınlarımız için geride kalan kaybolan yıllar olarak son bulur. İşte bu nedenle doğduğumuz günden, gençlik döneminde ötelediğimiz , ertelediğimiz yaşamı kabul ettiğimiz , anlamsız bulduğumuz günleri unutup yer vermediğimiz zaman mutluluğu yakalar ve hayatımız anlamlı olmaya başlar.Şimdi herşeyi unutup yeni umutlarla,amacımızla merhaba diyerek yeni sayfa açarak yaşamımızı değiştirme ile yeniden başlayalım .Hiç bir şey için geç kalınmış değildir.