MUSTAFA ERTAN

İstanbul'da bir semt...

MUSTAFA ERTAN

Artık eminim. Vefa; İstanbul’da bir semtten öte değil. İnsanların arasında rastlanan Vefadan ise artık eser yok. Kime sorsanız aynı cevap, Vefa; İstanbul’da bir semt. Yolunuz düşerse bozasını tavsiye ederim.

Aslında Vefa, dost dediğinle hemhal olmaktır. Derdiyle dertlenmek, sevinciyle neşelenmektir. Vefa, dostu her haliyle anlamaktır. Olabiliyorsa yarasına merhem olmak, olamıyorsa derdini dinlemek, acısının dozunu düşürebilmektir. Varlığıyla yokluğuyla yanında olabilmektir. Karıncaya sormuşlar; ''Nereye gidiyorsun?'', ''Dostuma'', demiş. ''Bu bacaklarla zor'' demişler. Karınca; ''Olsun, varamasam da yolunda ölürüm'' demiş. İşte bizde karınca misali olmalıyız. Dertlere merhem olamasak ta en azından dinlemeliyiz. Yanında olmalıyız. Vefasızlık ederek ona en büyük darbeyi vurmayalım. Tamiri olmayan kalpleri kırmayalım. Kırık kalpte kimseye yer olmaz. Çünkü kırılmıştır, tamiri olmaz.

Gönlü bir olanların kurduğu karşılık beklenmeyen arkadaşlığın karşılığıdır, dost. Kolay oluşmaz, sabır ve emek ister. Yürek ister, fedakârlık ister. İşin düşmeden, gönülden aradığın, yokluğunda üşüdüğün kimsedir dost. Varlığı soğuk kış gecelerinde bile ısıtırken, yokluğu veya vurdumduymazlığı ise sıcak temmuz ayında bile buz gibi keser insanı.

Arkadaş, dost veya akraba, adını her ne koyduysanız artık. Bir yola bir davaya baş koymuşsanız, aynı yolu beraber yürüyorsanız ve birbirinizi sorgulamıyorsanız işte bu gönüldaşlıktır, dostluktur. Dost yanlış yapmaz, aldatmaz, terk etmez, farklı yola sapmaz. Bunları yaparsa zaten dost değildir, vefasızdır.

Menfaat uğruna insanların bir anda değiştiği günleri yaşıyoruz. Mangalda kül bırakmayanların bir anda değiştiği anları yaşayıp görüyoruz. Pazarlarda pahalılıktan meyve sebze alamadığımız ama ucuz insanların günübirlik çıkarlar uğruna alınıp satıldığı günlerden hep birlikte geçiyoruz. Şakşakçıların çoğaldığı yılları yaşıyoruz. Sabah başlayıp akşama biten aşkları yaşıyoruz. Ve daha niceleri. Şimdi sorarım sizlere, kime nasıl güveneceğiz. Güvendiğimiz dağlara karlar yağmış, yaslanamıyoruz, sırtımız buz kesiyorken ne yapacağız.

Çok katlı binalarda birbirimizi tanımadan oturuyoruz. Kim oturduğu binadaki insanların yüzde 50’sini sayabilir. Hiç sanmıyorum. İnsanlar kalabalıklarda yalnızlığı yaşıyor. Selam bedava ama kimse vermiyor. Ya paralı olsaydı? Vah halimize! Bu kadar yoksunluğun arasında arkadaş, dost ve akraba biraz lüks geliyor.

Vefa; ucuz hayatların, günübirlik menfaatlerin, güç karşısında dönen fırıldakların arasında da olmaz içinde de. Vefa; son lokmasını misafirine ikram eden, kapısına gelen kimseyi geri çevirmeyen, gelenin rengini sormayan adam gibi adamlarda bulunur. Vefayı, eğer sizlerde de varsa sakın kaybetmeyin. Giderse bir daha gelmez unutmayın.

Vefanın kıymetini bilen kadirşinas insanlara.

Yazarın Diğer Yazıları