Kaybediyoruz… - İSMAİL HAKKI DALAK

Kaybediyoruz…


Ne Leylalar ne mecnunlar ne de sonsuz aşklar; hiçbiri kalmadı artık. Aşk evlilikleri de bitti. Her şey ya duygusal ya da mantıksal. Kadim dostluklar, arkadaşlıklar, akraba bağları bitmediyse bile hepsi sekteye uğradı. Sevgi saygı da bitti, büyüğü küçüğü de bilmez olduk vesselam.

Sokak aralarında top oynayan çocuklarda kalmadı. Kapı önlerinde içilen çaylar da, yapılan hoş sohbetlerde. Mahallenin bakkalı, kasabı, manavı hiçbiri kalmadı. İç içe olan evlerin yerini gökleri delen yüksek binalar aldı. Sütçü de pek nadir geçer oldu sokaktan simitçi de. Güzel olan her şeyi kaybettik. İyi kalpli insanları da kaybettik birer birer.

Sarı panjurlu ev hayallerimizde kalmadı. Geleceğe dair umutlarımıza da kaybettik. En önemlisi de samimiyetimizi kaybettik. Düşenin elinden tutmayı, kırılan kalpleri yapmayı en çokta ahde vefayı unuttuk.

Yandaşı kayırmak uğruna mülakatları icat ettik. Menfaat uğruna gücün ve güçlünün peşinde koşmayı en doğru yol bildik. Kazançlar helal mi haram mı düşünmedik. İnancımıza değil de güce ve güçlüye itaat ederek rahat etmeyi seçtik.

Üniversiteleri çoğaltmak güzel de ya mezuniyet sonrası iş imkânı! İşte en önemlisi de bu değil mi? İşsizlikle beraber yarınlarımız dediğimiz gençlerimizin umutlarını da tükettik.

Gah ağlayarak gâhi gülerek izlediğimiz Yeşilçam filmlerinin yerini Türk İslam ülküsüne ters örf ve adetlerimizi alt üst eden yapımlarla dolu televizyonları baş köşemize koyarak benliğimizi ve özümüzü kaybettik.

Siyaset yapmamakta bir siyasettir ama siyaseti hayatımızın baş tacı yaptık. Yandaşa yoldaşa bir şeyler verebilmek uğruna liyakati kaybettik. Menfaati bulduk, doğruluğu dürüstlüğü kaybettik. Sözlerin güçlü olduğu günlerden senet ve çeklere bile itibar edilmediği zamanlara geldik.

Mangal yürekli, sağlam bilekli, sevgi dolu, merhametli büyüklerimiz de yok artık. Hepsi gitti, dünya yaşanılmaz bir hal aldı. Düşenin el birliğiyle kaldırıldığı, mazlumların korunup kollandığı, sevenlerin kavuşturulduğu günler de hayal oldu artık. Çocuk sesleriyle dolu parklar da kalmadı.

Kamuda kimi meslek guruplarına ve üst düzey yetkililere 3600 ek gösterge verilirken, devletin asıl iş ve işlemlerini yapan ve gücünü devletinden alan devlet memurlarını da yok saydık. Kimi kadrolu, kimi sözleşmeli, kimi de kamu işçisi sıfatıyla kamuda birçok sınıf ve çalışan icat ettik. İnsanları ve yerleşim yerlerini gelirlerine göre sınıflandırdık. 

Bitmeyen aşkların ve de sevgi saygının, sonsuz gülücüklerin, çıkarsız dost ve arkadaşlıkların, liyakate dayalı bir çalışma hayatının, dik baş tok karınların, iş dönüşü kapıda beklenen babaların, dumanı tüten mutlu yuvaların, yetimi de malını da koruyanların, kadınlarımızın ve çocuklarımızın korkmadan gezdikleri sokakların, Vatan sevdasıyla dolu yüreklerin ve daha nice güzelliklerin tükenmediği halen yaşandığı, kin ve nefret duygularından uzak bir dünya hayalim var. Bilmem bu satırları okur musunuz, okuyup ta bana katılır mısınız? Güzellikleri paylaşmaya, doğru dürüst yaşamaya, insanlarla kucaklaşmaya var mısınız? Tüketen değil üreten bir toplum olmak için var gücümüzle çalışmaya hazır mısınız?

Evet diyen herkese selam ve saygılarımla…

YAZIYI PAYLAŞ!

Yorumlar / 1

  • Gültekin demir | 27 Eylül 2022 11:12

    Allah razı olsun yazdıkların geçmişimizi bu günü ne güzel özetlemiş işin rast gelsin

YAZARIN SON 5 YAZISI
25Mar

Muhsin Başkan…

29Şub

Ramazan...

26Oca

DEVLET Dersi...

06Kas

Adam Gibi Adam Celal Adan…

26Ekm

Ortadoğu’da Soykırım…