Yozlaştık, Utanmadan! - HAMZA ATLI

Yozlaştık, Utanmadan!


Değerlerimizi, değer verdiklerimizi her geçen gün daha ziyade yitiriyor, benlikten bencilliğe, maneviyattan dünyalığa doğru evriliyoruz. Bu bu halimizi garipsemiyor, kendimizden dahi haya etmiyoruz!

Biri yazmıştı, alıntıladım. Hoşuma gitmişti her cümlesi. Bizim kanayan yaramıza parmak basan bir muhabbetti. Sizlerle paylaşmak istedim.

Zira boğazımızdan geçen helal mi, haram mı artık ayırt etmemeye başladık!

Yazıyı sabırla sonuna kadar okursanız ne demek istediğimi daha güzel bir şekilde anlayacaksınız.

Sabah markette alışveriş yaparken portakal almaya gittiğimde biri 3.99 TL, diğeri 7.99 TL olan iki farklı cins portakal gördüm.

 Biraz daha kaliteli olduğu için 7.99 olanı tercih ettim. 

Yanımda benimle birlikte aynı portakaldan alan bir adam daha vardı.

Ben bir şey demeden "İçine ettiler memleketin" diye laf attı, cevap vermedim.

"Tarımı bitirdiler, şu fiyatlara bak." dedi, yine cevap vermedim.

"Marketler de şerefsiz, belediye satış yapmaya başlayınca hemen fiyatları düşürdüler" dedi, tebessüm ettim sadece.

Sonra birlikte kasaya doğru ilerledik. Kasadaki hanım, portakalı tartarken 3,99'luk olandan mı yoksa 7.99'luk olandan mı aldığını sordu.

Adam pahalı olandan almasına rağmen 3.99 olandan aldım dedi.

Belki yanlışlıkla söylemiştir diye bekledim ama düzeltmedi.

"Beyefendi yanlış hatırlıyor herhalde, 7.99 olandan aldı" dedim.

Kıpkırmızı oldu.

Aldığı alacağı 2 kilo portakalda yapacağı sahtekarlıkla edeceği en fazla 8 lirayı kâr saydı zavallı.

Belki de ne zorluklarla kazandığı paraya, kim bilir kaç kere böyle ufak tefek haramlar kattı.

Ve o haramlar nasıl çığ gibi büyüdü bünyesinde!

Daha sonra otobüse bindim, adamın biri akbil bastı, yetersiz bakiye ikazı verdi.

Hiçbir şey demeden cüzdanından 5 lira çıkardı, şoföre verdi.

O da hiçbir şey demeden para üstünü verdi.

Şoförün kendi akbilini çıkarıp basmasını bekledim, yapmadı.

Belki unutmuştur diye 2-3 dakika sonra hatırlatmak için "akbil basmadınız" dedim.

Şaşkın şaşkın yüzüme bakıp:

Niye? dedi.

"Otobüs ücreti aldınız az önce" dedim,

Eee? dedi.

"Onun içinde belediyenin alması gereken pay da var" dedim.

"Akşama kadar direksiyon sallıyorum ben burda, birde senle uğraşmayayım git işine" dedi.

3 kuruş paraya 'milyonlarca kişinin hakkına girme pahasına' tamah etti.

Zavallılık değil mi?

Akşama kadar İstanbul trafiğinde debelenerek kazandığı paraya, kim bilir kaç kere böyle ufak ufak haramlar kattı.

Hakka girmek illa maddi bir şeyi çalmakla olmuyor bazen.

Metrodayım...

Yanımda ayakta duran hanımın hemen önündeki koltuk boşaldı.

Kadın  oturmak için yere koyduğu poşetleri alırken 2-3 metre ötedeki bir adam fırladı ve koltuğa oturdu.

Kadıncağız elinde poşetle kalakaldı.

Dayanamayıp "hanımefendi oturacaktı oraya" diye müdahale ettim.

"E oturmadı" dedi.

Fırsat vermediniz ki" deyince kadın uzatmamak için "tamam oturmayacağım, mühim değil" dedi.

Belki de 10 dakika sonra kalkacağı koltuğa, sırf facebooktaki komik videoları daha rahat seyretmek için tamah etti zavallı.

Bu hadiseleri gördükçe sebze meyve fiyatlarını manipüle eden komisyoncuları, stokçuları, 5 katlık ruhsat alıp 8 kat bina yapan müteahhiti, binanın kolonları kesildiği halde avantasını aldığı için göz yuman yetkili denetçiyi garipsemiyorum.

Herkes kendi imkânınca bir şeylere tamah ediyor. Herkes imkânı elverdiğince zavallı…

Tepeden tırnağa kirlendik!

Her kademede, dünyalık şeylere tamah eden bir yozlaşma var.

Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyevi menfaat odaklı bir anlayış hakim.

Halbuki hepimiz öleceğiz.

Belki 1 dakika sonra, belki de en fazla 40 sene sonra bu dünyada olmayacağız ve insanı bu dünyada ve ahirette zavallı konumuna düşüren şeylerin hiçbirini yanımızda götüremeyeceğiz.

Bazen herkesin şikâyet ettiği meselelere, büyük büyük çözüm teklifleri, acil faaliyet planları yapıldığını görüyorum.

Bazısı çok mantıklı geliyor.

Ama esas olan, yegâne gerçeği, ölümü unuttuktan sonra hepsi pansuman nispetinde.

Çünkü hiç ölmeyecek gibi dünyalık şeylere tamah eden toplum, en mükemmel  düzenlemeler yapılsa dahi bir açık bulur.

Yani haramı "kendince" helalleştirir!

Bir firmada üst düzey yetkili olarak çalıştım.

Mesai başlarken giriş saatini yazıyorlar,  sonra işe başlamak için hazırlanmaya çıkıyorlar ve 30-40 dakika sonra işinin başına geçiyorlar.

Mesai bitimine bir saat kala 30-40 dakika önce işinin başından ayrılıyor ve çıkış için giyinmeye gidiyorlardı.

Ve ben zamanla yanlışlara alışmaya, susmaya başladım.

Oysa eskiden hep zoruma giderdi böyle şeyler...

Galiba ben de alıştım...

Haramı, helali unuttuk git gide...

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI
29Mar

SOYLU BİR ÖFKE!

21Mar

Muhtarlıklar Önemli mi?

18Mar

Çok Yaşa Tayyip Baba!

13Mar

Oy Moy Yok!

07Mar

Seçim Analizi!