Dava adamı değilseniz, yani İslam davası umurunuzda değilse, sizin adamlığınız da artık münakaşa konusudur. Öyle bir zamandayız ki, kime ve kimlere inanacağımızı şaşırdık. Eğer insanlar gerçekten İslam’ı ve dinin özünü bilselerdi, bugün dünyada hiçbir Müslüman zulüm görmezdi. Unutmayın, bugün onlara yapılan zulüm, yarın size yapılabilir. O yüzden sessiz kalmayınız!
Kafam o kadar dolu ki... Herkesi dinliyorum ama kimseyi anlayamıyorum. Neden mi? Çünkü kıymetli dostlar, öyle insanlar gördüm ki, hepsini kendim gibi sandım. Ne yazık ki yanılmışım. Siz siz olun, her gördüğünüz insanı dost edinmeden önce iyice düşünün. Herkesi kendiniz gibi sanmayın. Hele bir de cahilse, dedikoducuysa, vay halinize!
İyi niyetinizi gösterin, merhametinizi de. Ama yaranızı saklayın. Çünkü elinde tuzla bekleyen çok. İstemem dünyanın süslü giyimini, Arap atını bilmem ama Türklüğümün ve vatanımın kıymetini bilirim. Vatanım, milletim bana yeter. İçimde saatlerce konuşacak doluluk var ama yorgunluğum, tek kelimeye bile mani oluyor bazen.
Ben hiçbir zaman bazıları gibi parayla adam olmadım, ey cahiller! Her parası olanı da adam yerine koymadım. Sizin gibi peşinde koşmadım kimsenin. Hiçbir zaman da “bana para verin” demedim. Bizde öyle şeyler olmaz, olamaz da! Yalakalıkla elde ettiğiniz servet, kaybettiğiniz şerefe değmez. Bir dönün bakın etrafınıza, kim kalmış? Nerede o eski dostlarınız? Demek ki her şey para-pul değilmiş.
Hayatı bazen yaşadım, bazen sadece seyrettim. Yaşarken fark edemediklerimi, seyrettikçe anladım. Şairin dediği gibi:
“Biz kimsenin en sevdiği olmadık. İşlerine gelince canı ciğeri olduk, işleri bitince düşmanı.”
İşte bu yüzden kaybettik. Ama üzülmeyin. Bugün varlığınızı hiçe sayanlar, gün gelir gölgenizi bile arar. Sakın unutmayın ey cahiller ve dedikoducular!
Susunca sanıyorlar ki konuşamıyoruz. Oysa öyle değil. Zamanı gelince öyle konuşuruz ki, yerin altına gömeriz sizi, ey dedikoducular! En şiddetli kelimeler suskunluğun içinde saklıdır. Unutmayınız: Biz sessiz kalıyoruz ama bu asla korkudan değildir. Düşündüğümüz bazı şeyler vardır sadece...
Bazı insanlar öyle bir “neyse” kelimesi bulmuşlar ki kendilerine, nereye koysan yakışıyor. Söylenecek çok şey var, ama yine de "neyse" diyelim geçelim. Zaten bu gidişin sonu uçurum.
Üşümeyelim diye üstümüze yorgan atanların, üstüne toprak atınca anlıyor insan bu dünyanın ne kadar boş olduğunu. İşte o zaman gerçek anlamda fark ediyorsunuz...
Kışa yakın bir bahardayız. Kim bilir, belki de bu son bahar. Cahiller ne bilsin baharı, kışı... Bu yüzsüzlere fazla yüz vermeyin, bırakın gittikleri yolda yürüsünler. Zaten sonu uçurum olacaktır, güzel dostlar.
Unutmayın:
“İhtiyacını insana değil, Allah’a arz et. İnsan kapısında zillet, Hak kapısında izzettir.” – Hz. Mevlana
Ve yine Mevlana’dan çok değerli bir sözle bitirelim:
“Küsmek ve darılmak için bahaneler aramak yerine, sevmek ve sevilmek için çareler arayın.”