Kalp bir tarladır, sakın unutmayınız. Kimi muhabbet eker, kimi nefret. Mahsulü âlemdir. Herkes ektiğini biçer. O zaman herkes, ektiğinin bereketini görür. Bırakınız onlar kendi yollarına baksınlar, yalan söylemeye başlasınlar. Hani derler ya, “Herkes onları da, bizleri de iyi tanır.” Güzel dostlarım...
Şair der ki: Her insan kendine yakışanı yapar. Çünkü kalite asla tesadüf değildir.
Yeter ki sen doğru yoldan ayrılma. Geleceğine bak, geçmişi unut gitsin.
Hani bir söz vardı ya…
"Nedir?" derseniz, işte böyledir.
Benden aldıklarınız sizi ne kadar mutlu etti bilmiyorum ama aldığınız ahımı da güle güle kullanınız. Kalite seviyeniz budur zaten.
Yalnızlık, zannetmeyiniz ki kimsesiz kalmaktır. Asıl yalnızlık, kimse var iken kimsesiz kalmaktır.
Şair der ki:
Yağmura dönüşen bir bulut gibiyim;
Ne ağlamayı bildim ne de gülmeyi.
Bu yalan dünyada ne yaşayabildim ne de ölebildim.
Sadece ‘dost’ dediklerim nedense bozuk çıktılar.
Şu güzel söze kulak veriniz:
İnsanların arkasından dedikodu ve yalan söyleyen mahlûklardır en tehlikelisi.
Edep mirastır, akıl arkadaştır, güzel ahlak yoldaştır; karakter ise kişinin aynasıdır.
İşte biz ve bizim gibiler bu güzel yoldayız. Bizim gittiğimiz yol doğru, Allah yoludur.
Ya sizin gittiğiniz yolu zaten herkes biliyor… Fazla söze gerek yoktur.
Yabancılardan nankörlük beklemeyiniz. Nankörlük en çok yardım ettiğiniz, yola çıktığınız dostlarınızdan gelir.
Bir de o dost dediğiniz insanlar var ya... Sofranıza oturmuş, evinize davet etmiş, gönlünüzü açmışsınız; ama sonunda nankörlük ve dedikodu yapmışlar.
Öyle bir gün gelecektir ki; herkes, yaptığı her şeyin – iyisiyle kötüsüyle – bedelini ödeyecektir.
Hiç kimsenin ahı, hiç kimseye kalmaz.
Yanlış ya da doğru söyleyen herkesin sözlerinde bir bedel vardır; sakın unutmayınız.
İnsanların arkasından dedikodu ve yalan söyleyen mahlûklar, bugün de yarın da var olacak.
Zararın neresinden dönerseniz, yine kârdasınız… Ama kim anlar ki?
Varlığımın yok sayıldığı bir yerde, yokluğumu kimseye yük etmem.
Ben sadece dost dediklerime yoldaş olurum, onlarla yolculuk yaparım.
Karakteri olmayanlarla ise asla yoldaş olmam, yolculuk da etmem.
Şu güzel söze dikkat ediniz ve okuyunuz:
Bir sigara daha yaktım, olmadı. Yanına bir de nargile yaktım, kendime geldim.
Bir etrafıma baktım; kimi öyle, kimi böyle… Görünce çok üzüldüm.
“Nedir?” derseniz, tabi ki dedikodu yapıyorlar.
O zaman dedim ki:
“Burası bana göre bir yer değilmiş, güzel dostlarımız…”
Biz yine çekelim sigarayı, yanında nargile de olsun… Dedikoducuları görmeyelim.
Güzel söz, her zaman güzeldir güzel dostlarımız.
Küslük bilmem, kin tutmam, bağlanmam ama kırıldığım insanlara dönüşüm zor olur.
Bir daha gitmek gibi bir niyetim yoktur kırıldıklarıma.
Ama bazı güzel dostlarımı da kıramıyorum.
Saygı duyduğum insanları üzmek istemiyorum.
Zaten herkes herkesi iyi biliyor.
Bu güzel dostlarımızı da her konuda bilgilendiriyorum, sakın unutmayınız.
Çiçek çoktur ama gül bir başkadır.
İnsanlarımız çok güzeldir, ya onlar?
İyi insan çoktur ama gülün yeri başkadır.
Dost çoktur, ama sakın gülü unutma; gülün yeri bambaşkadır.
Gülü gördük, buraya geldik…
Ama gülün etrafını dedikoducular, yalancılar sarmış. Yazık etmişler bu güzel güle.
Bırak, buradan sen git.
Gülünü al, güzellerin yanına git, kahveni iç.
Bir kahvenin kırk yıl hatırı olduğunu sakın unutmayınız, güzel dostlarımız...