Güzel güller her zaman güzeldir, tıpkı güzel insanların her zaman güzel olması gibi. Hayırlı işler her zaman hayır getirir, dedikoducu insanlar ise her daim dedikodu yapmaya devam eder. Güzel insanların ardından konuşanların kim olduğunu zaten herkes biliyor ve bilmelidir de. Güzel dostlarımız her zaman kıymetlidir; bizler, güzel insanları her zaman severiz. Gerekirse sırtımızda taşırız ama cahillere, dedikoduculara ve yüzsüzlere asla boyun eğmeyiz.
Bana hasret bıraktığın o kokun kimdeyse, son nefesi o alsın. Bana ihanet edenin, arkamdan vuranın da son nefesi olsun, diyorum. Çünkü...
Her şeyin farkında olup da susmak kadar ağır bir yük yoktur. Kaderin cilvesine bakınız ki; bazı yüzsüzler hâlâ güzel insanların arasında dolaşıyor. Körler, sağırlar birbirini ağırlar; işte böyle bir düzen içindeyiz.
Bir insan sürekli kendini övüyorsa, düşünün: Neden, niçin? Her yerde kendini methediyorsa bilin ki, pahalı görünmeye çalışan ucuz bir insandır. Tek yapmanız gereken, ondan uzak durmak olmalıdır.
Bir insan yalan söylüyorsa, dostluğunuzu kesin. Eğer bir insan dini kullanarak menfaat sağlıyorsa, ondan da uzaklaşın. Yoksa siz de onların günahına ortak olursunuz. Bırakınız, herkes kendi yoluna gitsin.
Hayatınıza net insanlar alın. Ne istediğini bilen, sözünün arkasında duran, sözüne güvenilen insanlar… Çünkü belirsizlik derttir, bunu unutmayın. Dostlarınızı dikkatle seçin.
Öyle yüzsüz insanlar var ki, yüzlerine tükürülse şükrederler. Bu insanlardan ne beklenir ki? Bazı insanları baş tacı edersiniz, ama ne yazık ki karakterleri bozuk çıkar. Her davranışları yapmacık olur, bunu da zamanla anlarsınız.
Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki; ne ölümün hüznü var, ne hayatın neşesi kalmış. “Nasılsın?” sorusunun cevabı bile samimiyetsiz. Her şey sahte. Bu yüzden doğru yolu asla unutmayınız.
Bir gün gelir, bir el dokunur yorgun kalbinize… Ve o an, dünyanın en güzel türküsü olur, takılır yüreğinizin tellerine. Öyle nankör insanlar gördüm ki, kendi içimde utanacak hâle geldim. Her yerde bu yüzsüzleri gördükçe üzülüyorum.
Gün gelir, devran döner derler. Karakteri bozuk insanlar her yerde bir araya gelir, nitekim gelmişlerdir. Bu tür insanların ne karakteri, ne de yüzleri kızarır. Anlayan için çok şey anlatır bu söz.
Ömür geldi geçti, gidiyor. Yüzsüzler hâlâ her yerde dedikodularıyla anılıyorlar. Neden, niçin böyle olduklarını kendilerine sormalılar. Körler ve sağırlar birbirini ağırlar; ne de güzel söylemişler...
Kırılmış kalpler, unutulmuş sözler, kurulamayacak hayaller var artık. Eğer bir insanın ardından dedikodular yapılıyorsa, biliniz ki o kişiler, o insana layık değillerdir. Toplumda yeri olmayan, karakterden nasibini almamış insanlar ne anlar ki gerçek dostluktan?
Ağzımız yanmasın diye çay bardağına dudak payı koyan bizler, ne yazık ki yüreğimizi yakanlara hiç pay bırakmadık. Ama unutmayın, zamanı geldiğinde biz yine o dudak paylarını veririz, yüzsüzlere de hak ettikleri cevabı…
Aşık der ki: “Keşke seni hiç tanımasaydım.” Ben demiyorum ama… “Keşke tanıdığım gibi kalsaydınız,” diyorum. Kendime yazık etmişim. Ne bileyim ki, herkesi kendim gibi sandım.
Halden anlayan olsun ki söze gerek kalmasın. Gönül yara almasın. Allah yolunu bilmeyenlerle yürürseniz, yolda kalırsınız. Ama Allah yolunda yürüyenlerle yürürseniz, yolunuz her zaman açık olur.
Ve bir gün gelecek... Herkes, kaybettiği şeylerin kıymetini anlayacak. Bir gönül, bir ömür… Geçmiş olacak her şey. Bazı yüzsüzler seni gördüklerinde başlarını bile kaldıramayacak. Hain hain bakacaklar ardından. Ve diyecekler ki: "Biz nerede yanlış yaptık?"
Senin gibi birini nereden bulacaklar ki tekrar?
Unutmayın: Allah her şeyi görüyor.