ZEKİ DAĞ

Emeğim Aşım Helaldir, Ama...

ZEKİ DAĞ

Emeğim de helaldir, aşım da... Ama bu helallik; dostluğun, vefanın, sadakatin kıymetini bilenler içindir. Yüzüme gülüp arkamdan iş çevirenlere hakkım helal değildir. Artık bu tarz insanlara müsaade etmeyeceğiz. Dost dediğimiz kişiler, kıymetli olmalı; yürekten gelen bir bağla yanımızda durmalı.

Kibirli insan, kendi gölgesini dev aynasında görür. Hz. Mevlana'nın bu sözü ne kadar da yerinde... İnsan bazen kırılır, üzülür, sabreder; ama bardak bir kez taşınca, o kırgınlıkları silmek mümkün olmaz. “O beni seviyor, bir şey olmaz” rahatlığına kapılanlar, en büyük yanılgıyı yaşarlar. Çünkü sabırlı insanların gülümsemesi sizi aldatmasın; o gülümsemenin ardında binlerce kırgınlık saklı olabilir.

Mevlana diyor ki: “Kimseyi ruhunla kucaklaşmaya zorlama. Sevgi, din gibidir; onda zorlama yoktur.” Varlığınızın kıymetini bilmeyenleri, yokluğunuzla terbiye edin. Hayat budur: Kimi zaman susarsın, kimi zaman terk edersin. Ama özünü bozmadan yaşarsın.

Eğer bu dünyanın mahkemelerinde adalet bulamazsak, davayı Ahiret mahkemesine götürürüz. Çünkü orada hâkim Allah’tır, şahitler meleklerdir. 6 Şubat depremlerinde gördük ki insanlar her şeylerini kaybetti. Ekmek, su bile bulamadık. Buna rağmen hâlâ yalanla, dolanla yaşayan, birbirini kandıran insanlar var. Ne yazık ki, bu tür insanlar birbirini kolayca buluyor. Yüzleri bile kızarmıyor.

Unutmayalım: Bir gün herkes, kaybettiği şeylerin değerini anlayacaktır. Ama “ne çare” diyecek kadar geç olacaktır. Dini kullanıp yalan söyleyenler, insanları aldatanlar toplumun çukurunda debelenmeye devam ediyor. Oysa İmam-ı Azam Ebu Hanife şöyle der: "İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olandır." Bu söz bize, insanın sadece ibadetle değil, topluma katkısıyla da yüceleceğini gösterir.

Cahillere güvenmeyin. Sizi yanlış yollara sürüklerler. Ailesine sahip çıkmayan, Allah yolunu bilmeyenden doğru yolu beklemeyin. Doğruyu bildiği halde dedikodu eden, arkanızdan konuşan kim varsa; onlardan uzak durun. Kendinize de, güzel dostlarınıza da yazık etmeyin.

Aldanmayın cahilin kuru lafına. Kültürsüz insanın külü yalandır. Her yüzünüze gülen sizin dostunuz değildir. Bugün başkalarının arkasından konuşanlar, yarın sizin arkanızdan da konuşur. Şair Sezai Karakoç ne güzel der:

"Efendiler uyanınız! Müslümanların dünya çapında ölüm ve kalım kavgası var. Bu gün ve yarın; var olmak ya da tarihten silinmek kavgası yaşanıyor."

Bir gün gelecek, herkes bu dünyadan göçüp gidecek. İyi olana iyi derler, kötüye kötü. Yalancıya yalancı, dedikoducuya dedikoducu derler. Hele ki paraya, lüks araçlara, Mercedeslere tapan; dostlarını satanlara ne demeli? Vay hallerine! Ne yazık ki biz de geç de olsa gördük bu insanların ne mal olduğunu. Ama geç olması, hiç olmamasından iyidir.

Gönül huzur bulduğu her akşam, Allah’a yaklaşmanın en güzel vaktidir. Rabbim bu akşamı hepimize rahmetiyle, bereketiyle nasip etsin.

Bugün kime küskünüz? Kim kimin arkasından konuşuyor? Kim yalan söylüyor, kim dedikodu yapıyor? Bu dünya nereye gidiyor böyle? Herkes lüksün, paranın peşinde. Aynı insanlar hem yalan söylüyor, hem dostluktan dem vuruyor. Bu nasıl bir çelişki?

Yazar diyor ki: "Ben sadece kendime yazık ettim. Herkesi kendim gibi sandım. Kanı beş kuruş etmeyenleri dost bildim. Abi, kardeş dedim. Şimdi üzülüyorum." Ben de öyleyim. Bu çirkin, yalancı, dedikoducu insanları gördükçe hem kendime hem dostlarıma üzülüyorum. Dünyaya küsmüşüm sanki. Yaşarken ölmüşüm. Hayata dargın, herkese kırgın, kendime kızgın… Fazlasıyla da yorgun…
Nasıl olayım ki bu yalan dünyada?

Yazarın Diğer Yazıları