ZEKİ DAĞ

Dostluk ve Muhabbetlik

ZEKİ DAĞ

Eskiden her şeyin bir değeri vardı. Sevginin, dostluğun, muhabbetin... Hatta insanlığın bile bir anlamı vardı.

Oysa şimdi, ne insanlık kaldı ne de verilen değerin adı… Yazık oldu. Hem de çok yazık.

Bana en büyük pişmanlığın ne diye sorsalar, derim ki:
"Emeğimin zerresine layık olmayan insanlara verdiğim değer."

Hayaller yıkılır, insan gider… Umutlar tükenir ama acılar kolay geçmez. Çünkü anılar silinmez.
Hiçbir şeye küsmedim, hiçbir şeyden tamamen vazgeçmedim. Ama hevesim vardı bir zamanlar. Her şeye ışıl ışıl bakardım. Şimdi öyle biri değilim. Her şeye karşı bir taş duvarım artık.

İnsan, gülerken bile gözlerinin ardında bir hüzün taşıyorsa; ya yarası çok derindir, ya da geçmişinde çok ağır bir hikâyesi vardır.

Güvenme yalancılara.
Güvenme cahillere.
Bugün seni satarlar, yarın başkasını...
Bunların işi bu zaten.

Bile bile hatalı olduğunuz hâlde karşınızdakini suçlayıp vicdanınızı rahatlatabiliyorsanız çok şanslısınız!
Benim öyle bir vicdanım olsa çöpe atardım. Siz ve sizin gibiler, insanlıktan ne anlarsınız ki...

Bir zamanlar benim de sevdiğim, değer verdiğim insanlar vardı.
Peki şimdi? Kahpeliğin kitabını yazıp gittiler!

Ne zormuş bu hayat, değil mi?
Her şeyden soğuyup, her şey yolundaymış gibi yaşamak…
İçi boş olan dik başlı olur, içi dolu olan ise eğilir derlermiş.
Neden mi? Çünkü ilim tevazu getirir; cahillik kibir.

Sıkıldım, biliyor musun?
Öyle böyle değil, her şeyden…
“Bıraksam ne olur ki?”
Bu soru dönüp duruyor kafamda.
“Ben gitsem ne eksilir hayatınızdan?”
Ne kaybederim ki?
Ya da siz ne kaybedersiniz ki?
Uymak bile iyi gelmiyor artık…

Size güvendiğim için pişman etmeyin beni.
Değer verdiğim zaman değişmeyen insan olun.
Bazılarının benimle helalleşme ihtimali bile yok.
Çünkü bazı haklar helal edilmez. Mahşere kalır, sakın unutmayın.
Bu yüzden gönlünüzü dara, yolunuzu bana düşürmeyin.

Özür dilemeyi bilmeyenden, kendini hep haklı görenlerden, yapılan iyiliğe teşekkür etmeyenlerden uzak durun.
Eğer susuyorsam, bir nedeni vardır.
Bekliyorsam, bir sebebi…

Herkes rahatına baksın.
Zira her şeyin bir vakti, bir zamanı vardır.

Kör birine lamba ne kadar gereksizse, anlamayana söz de o kadar gereksizdir.
Boş silahtan değil, boş insandan kork!
Çünkü şeytan, içi boş silahı değil; kafası boş insanı doldurur.

Her insanın artık “dur” dediği bir nokta vardır.
Ve o noktadan sonra ne hatır kalır, ne sabır.

Bu yalan dünyada ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol.
Ama asla iki yüzlü olma.

Saçlarıma “aklar düşmüş” dediler.
Ben de dedim ki:
“Her telde ayrı bir acı var.
Kiminde sevdiklerimin açtığı yaralar,
Kiminde boşa geçen yıllar,
Kiminde de yorgun yüreğimin acıları...”

Bu dünyada artık kime güveneceğiz?
Ben böyle oldum işte:
Biraz güvensiz, biraz hissiz, biraz kimsesiz...
Ama en çok sessiz, tepkisiz ve birçok şeye karşı isteksiz…

Şair der ki:
“Hiçbir şeyin yoksa tatlı söz ikram et.”
O da yoksa bir tebessüm yeter.

Keşke siz de bu güzel sözlere kulak verseniz de insanların arkasından dedikodu etmeseniz.
Keşke sabrım kadar şansım da olsaydı...
Hep iyilik yaptım, yol gösterdim, destek oldum.
Yine de olmadı.

O zaman derim ki:
“Yeriniz kapının önüdür.”

Yazarın Diğer Yazıları