Hayatta öğrendiğim en büyük gerçek şu oldu: Bir insan, merhametinden ve iyi niyetinden vazgeçmediği sürece bu dünyada kaybetmeye mahkûmdur. O güzel dostlarımızı çok özledik. Özlemenin ne kadar zor bir şey olduğunu hepimiz biliriz. Sanki uzun bir yolun yoldaşısın; yorulmuşsun, ama tabelada o dostların ismi yok. Yazık ettiler o güzel insanlara, yazık ettiler...
Dost acı söyler, derler. Ben kimseye başımı eğmedim, kimseye haksızlık da etmedim. Ama nedense hep kaybettim. Varsın öyle olsun, ben yine iyiliğimi yapayım. Çünkü Yüce Mevla her şeyi görüyor.
Ben dost bildiklerime hep insanlık gösterdim, yardım ettim, destek oldum. Ama olmadı... Bazı insanlara fazla güvendim, belki de en büyük kaybım bu oldu. Ama varsın biz kaybedelim; kazandıklarını sananlar, gerçekte kaybedenlerdir. Unutmayın: Allah korkusu taşıyan insandan zarar gelmez. Fakat dini kendi menfaati için kullananlardan uzak durunuz. Çünkü onlar yalanı, dolanı kendilerine meslek edinmiş zavallılardır.
Sevgi her insana layıktır ama her insan sevgiye layık değildir. Bugünü olan, yarını olmayan insanlardır onlar. Öyle insanlar vardır ki; yalan da olsa, dolan da olsa, söyledikleri sözler kalbinizi kırar. Ama o sözler aynı zamanda gözünüzü de açar; kimin ne olduğunu görmenizi sağlar.
Dürüstlük, insanın başını eğdirmeyen tek erdemdir. Dürüst olmaktan korkmayın; kaybedeceğiniz en fazla, yanlış insanlardır. Kimi para dedi, kimi araba, kimi sabah-akşam yemek derdinde... Hepsinin ortak noktası karakter eksikliği. Biz kimseyi yarı yolda bırakmadık. Kimsenin hakkını yemedik. Her zaman destek olduk. Ama menfaati biten insanlar, durakta inip gittiler. Geriye sadece çamur atanlar kaldı.
İyilik yaparsınız, bazen zarar görürsünüz. Neden? Çünkü kötüler iyiliği kullanmak için bekler. Ama yine de iyilik yapın. Onlar size kötülük yapsın; zarar gördüğünüzü sansınlar. Kaybeden onlar olacaktır. Bir tek şeyden eminim: Kendimi üzdüğüm kadar kimseyi üzmedim bu hayatta.
Bir söz vardır: Herkes herkesi tanır. Şair ne güzel söylemiş:
"İki çay koy lütfen,
Biri benim,
Diğeri bu satırları okuyan güzel yürekli insanın."
Bizim için ne para, ne pul... Bize dost lazım. Güzel yürekli insanlar lazım. Çünkü dostlarını satanlara dost değil, alıcı lazımdır. Derdinizi güvenmediğiniz insanlara anlatmayın. Çünkü o “dost” sandıklarınız, dedikodu malzemesi yapar sizi. Dostlarınızı iyi seçin; cahil olmasınlar.
Eğer derdinizi anlatmak isterseniz, gidin kimsenin olmadığı bir yere. Hem ağlayın, hem anlatın derdinizi kendinize. Çünkü sizi anlayacak bir kul yok bu hayatta. Biz hiç kimsenin en sevdiği olmadık. İşi düşünce can ciğer olduk, işi bitince düşman.
Cahil insanları iyi insanlarla tanıştırırsınız; yine de sonuç hüsrandır. Cahillere yol gösterirsiniz, yine hüsran. Topluma kazandırırsınız, yine sıkıntı. Cahil insan her şeyi kendi menfaatine çeker.
Zaman geçecek ve anlayacaksınız: Kim dost, kim düşman... ama geç olacak. “Ben nerede yanlış yaptım?” sorusunu kendinize defalarca soracaksınız.
Ey cahil, kulağını aç da şu sözü duy:
“Düşman karşında değil, yanında olandır.”
Pirincin içindeki siyah taş bellidir; sen beyaz taşı bulmaya çalış. Etrafınıza iyi bakın: Kim kalmış, kim gitmiş? Kendinizi haklı çıkarmak için cahillerle mücadele etmeyin. Çünkü Mevlana’nın dediği gibi:
“Bizi bilen bilir, bilmeyen de kendi gibi bilir.”
Bazen söylenecek çok şey olur, ama susarsınız. Bu, boyun eğmek değil; tevekkülün ilk adımıdır. Çünkü sen sustuğunda, İlahi Adalet konuşmaya başlar.
Bazı insanlar kitap gibidir. Kapağına bakınca anlaşılmazlar; zamanla sayfalarını okudukça tanırsınız. Bazı insanlarla yüzleşmek zordur; çünkü onların bir de gizli yüzleri vardır. Bazılarının ise hiç yüzü yoktur; gözünüzün içine baka baka yalan söylerler.
Ve eğer doğruları yüzlerine söylediğinizde yüzleri kızarmıyorsa, bilin ki onlar “yüzsüz”dür. Uzak durunuz bu yüzsüzlerden.