Bakıyorum da hâlâ bazı insanlar beni tanımamış. Bana “dostum” diyenler tanımamış, beni sevdiğini söyleyenler tanımamış, dost bildiklerimiz bile gerçek bizi görememiş. Neden mi? Çünkü biz, onlar gibi olmadığımız için… Bazılarının menfaatleri ve kirli çıkınları ortaya saçılınca, ne seni tanırlar ne beni.
Şair der ki: “Biz buradayız… Ya siz neredesiniz?”
Sakın sessiz kalmayın, der; “Cevap verin!”
Ama ne mümkün… Cevap verecek yüzleri mi kaldı? Ne hikmetse, bizi gerçek hâlimizle göremediler. Çünkü ben kırılmış olsam bile hep güldüm. Her yerde doğruları söyledim ve söylemeye de devam edeceğim.
Bazı insanlardan mesafeyi korumak gerekiyor. Her yanınıza geleni dost sanmayın. Her gülümseyene “arkadaşım” demeyin. Dostluk, bir yola birlikte çıkabilmeyi gerektirir. Ben ve bizler, geç de olsa herkese bir mesafe koymayı öğrendik. Geç oldu ama hayırlısı oldu diyelim.
İyi dost seçmek, insanın hem gecesini hem gündüzünü etkiler. Yanlış seçerseniz uykularınız kaçar; “Ben nerede yanlış yaptım?” diye düşünür durursunuz. Zaman mı kötü, insanlar mı kötü anlamadık doğrusu…
Şair güzel söylemiş: “Gençlik bir kuştur; günü gelince uçar gider. Tutunamazsın. İhtiyarlık bir cekettir; giyersin, çıkaramazsın.”
Unutmayın, herkes bir gün ölümü tadacak. Bu fani dünyadan giderken arkamızda bıraktıklarımızla anılacağız. Ama bazı insanlar var ki… Hor gören, arkadan konuşan, yalanı meslek edinmiş olanlar… Vay onların hâline!
Yalanlarla yaşayanların bir günü gelecek; ağlayarak tüketemeyecekler pişmanlıklarını. Toplumda yerleri bile kalmadı artık. Bir düşünün; kimler sizin elinizden tutup sizi topluma kazandırdı ey dedikoducular? Ve bir gün geldiğinde “Ben ne yaptım?” diye haykırarak göçüp gideceksiniz bu dünyadan, ey cahiller!
“Üzülme, değmez.” sözünü duymaktan yoruldum artık. Zaten değmeyenlere üzülmem. Benim üzüldüğüm tek şey, değmeyenlere yüreğimin değmiş olmasıdır. Kimseye yük olmayayım diye kendime kıydım; kimse kırılmasın diye iyilik ettim. Ama iyilik yaptıklarımın bazıları çürük çıktı. Benim günahım neydi? Biz herkesi kendimiz gibi bildik, meğer öyle değilmiş…
Gönlümün yorulduğu yerlerden sessizce çekildim. Kötülüğün, dedikodunun, yalanın olduğu yerlerde bize yer yok zaten. Ölümün olduğu bu dünyada varsın hep onlar haklı çıksın. Zira hakikat, onların kapısını da çalacaktır.
Dost, insanı seçer; insan da dostunu…
Peki siz kimi seçtiniz ey cahiller, ey dedikoducular? Eğer insan olsaydınız ne dedikoducu olur ne yalancı olur, her yerde konuşup durmazdınız. Dost nedir bilir misiniz? İnsanlık nedir? Dürüstlük nedir? Bence bilmezsiniz…
Biz ve bizler; yol yakınken doğru yolu bulanlardanız. Allah’a şükür ki doğru yolda yürümeye başladık, kendimize geldik. Allah bizi, dostlarımızı ve güzel insanlarımızı yalancıların ve dedikoducuların şerrinden korusun. Ne günlere kaldık be dostum…
Selam olsun güzel dostlarımıza… Selam olsun doğru yürekli insanlara…