Asgari Ücret Değil, Adaletsizlik Tartışılıyor
MUSTAFA ERTAN
Asgari ücret az deniyor, prim çok bulunuyor.
Maaşa gelince sessizlik, sorumluluğa gelince isyan…
Bu tablo bir çelişki değil, sistemin açık fotoğrafıdır.
Türkiye’de asgari ücret tartışması artık bir rakam tartışması değildir. Bu mesele, doğrudan adaletin, paylaşımın ve samimiyetin testidir. Bir tarafta asgari ücretle ayakta kalmaya çalışan milyonlar, diğer tarafta bu ücretin prim yükünü “taşınamaz” bulan işverenler ve Bağ-Kur’lu esnaf…
Rakamlar nettir. Asgari ücret brüt 33.030 TL, buna karşılık SGK primi 12.780 TL. Çalışan için bu ücret “yetmiyor”, işveren için ise “fazla”. Peki bu denklemde yanlış olan nedir?
Sorun ne maaşın kendisidir ne de prim oranı. Sorun, yükün adil paylaşılmamasıdır. Aynı para çalışana verilirken “normal”, sosyal güvenlik primi olarak ödenirken “çok” deniyorsa, ortada ciddi bir tutarsızlık vardır.
Şimdi basit ama rahatsız edici bir soru soralım:
Diyelim ki asgari ücret Brüt 50.000 TL olsaydı…
Yüzde 32 prim oranıyla ödenecek tutar 16.000 TL olacaktı.
Bu durumda ne olurdu?
Bağ-Kur’lu esnaf ve işverenler hangi tepkiyi verirdi?
Sosyal medyadaki “klavye kahramanları” hangi fırtınaları koparırdı?
“Bu sistem çöktü”, “Esnaf bitiriliyor”, “Bu yükle ticaret yapılmaz” cümleleri mi gündemi kaplardı?
Ama konu çalışanın maaşı olunca, aynı çevrelerden yükselen ses genellikle tek tiptir:
“Bu kadar ücret de fazla.”
Daha dikkat çekici olan ise emekli işverenlerin tutumudur. Bir yandan “Emekli maaşımız yetmiyor” denilirken, konu prim ödemelerine gelince aynı yüksek sesle itiraz edilmesi, meselenin toplumsal değil, tamamen çıkar eksenli ele alındığını göstermektedir.
Devlet, sosyal güvenlik sistemini primlerle ayakta tutmaya çalışıyor. İşveren maliyeti azaltmanın peşinde. Çalışan ise bu iki hesap arasında sıkışıp kalıyor. Sonuç değişmiyor: Kimse memnun değil ama bedeli her zaman emeğiyle yaşayan ödüyor.
Bugün açıkça sormak zorundayız:
Bu sistem kimin için var?
Çalışanı açlık sınırına, esnafı borç batağına, emekliyi yoksulluğa iten bir düzen ne kadar sürdürülebilir?
Asgari ücret meselesi, prim oranları ve gelir dağılımı birlikte ele alınmadıkça çözüm üretmez. Adalet; herkesin işine gelen yerden konuşmasıyla değil, herkesin gücü oranında sorumluluk almasıyla sağlanır.
Aksi hâlde bu düşünce yapısıyla düzen tutmaz, ne çalışan korunur ne işvereni yaşatılır.
Sonunda, ne isa'ya ne Musa'ya yaranamaz derler ya, herkes kaybetmeye mahkum işte gelecek olan zam 2026 Ocak ayında, henüz daha kimsenin eline konuşulan ücret geçmeden piyasada her şeye zam yapılıyor. Peki kim yapıyor bunu?
Değerli okurlar değerlendirmeyi size bırakıyorum.
Mustafa Ertan
25.12.2025