HAMZA ATLI

KOBAY MI BU MİLLET!

HAMZA ATLI

Deniyorlar bizi...
Batı'nın şerli kanunlarının kölesi olarak kullanıyorlar.
Şer planlarının parçası yapıyorlar.
Batıya hem mutfak hem labaratuvar olduk.
Batıl kanunlar sayesinde ülkemizdeki işgalin aslında hiç bitmediğini ve asla bitmeyeceğini anladık.
Dünya'nın dengesini bozan ve düzenini tarumar eden siyonistlere esir ediyoruz milleti!
Bir avuç zengine peşkeş çekiyoruz hepimizi!
Biz maddi kaygılarla günümüzü öldürürken onlar her taraftan kuşatıyorlar bizi.
Her koldan saldırıyorlar.
Kültürden tutun biyolojiye, aileden tutun eğitime, askeriyeden tutun yargıya...
Çok boyutlu bir işgal ve saldırı altındayız.
Bir açığı kapatırken bir başka gedik açılıyor surda.
Mukaddesatı yitirdik.
Maneviyatı tüketmenin ötesinde maddi varlığımızı da teslim ettik bunlara.
Yapay bir dünya yaratma gayretindeler.
Yapay bulut, yapay yağış, yapay et.
Kimyasallarla fıtrata savaş açan bu köhne zihniyet şimdilerde Paris İklim Antlaşması'nı ulus devletlerin meclisinde yasalaştırma peşinde.
Zannediyorum bizimkilerde birkaç yasayı oyladı ve geçirdi.
İklim antlaşması denen Firavuni kanunları şimdilik askıya aldılar.
Şimdilik görüşmeler durduruldu.
Ama en kısa zamanda geriye kalan maddelerde görüşülecek.
Galiba birkaç milyar dolara satıldık!
Birkaç milyar dolara denek olmayı kabul ettik.
Peki bizi en çok korkutan kısmı dediğimiz yapay et meselesi ne?
Yapay zekâya sorasım geldi yapat eti.
Buyrun okuyun!
Son yıllarda gıda teknolojilerinde yaşanan gelişmelerle birlikte yapay et, sofralarımıza girmeye hazırlanan en çarpıcı yeniliklerden biri oldu. Laboratuvar ortamında üretilen bu et, çevresel etkileri azaltma, hayvan haklarını koruma ve sürdürülebilir gıda üretimi açısından büyük umut vadediyor. (Galiba son cümlede yapay zekâ yapay ete bir güzelleme yapmış.)
Ancak, beraberinde getirdiği etik, ekonomik ve sağlıkla ilgili soru işaretleri de azımsanacak gibi değil.
Yapay et, hayvanlardan alınan hücrelerin laboratuvar ortamında çoğaltılmasıyla üretiliyor. Teorik olarak, bu yöntem sayesinde milyonlarca hayvanın kesilmesine gerek kalmadan et üretmek mümkün. Ayrıca, geleneksel hayvancılığın neden olduğu karbon salınımı, su tüketimi ve ormansızlaşma gibi çevresel sorunların önüne geçmek için de güçlü bir seçenek olarak görülüyor.
Fakat yapay etin gerçek etin yerini alması için hem ekonomik hem de kültürel bazı engelleri aşması gerekiyor. İlk olarak, üretim maliyetleri halen yüksek. Gerçi zamanla teknoloji geliştikçe maliyetlerin düşeceği öngörülüyor. Öte yandan, etin sadece besin değeri değil, tadı, dokusu ve kültürel anlamı da önemli. Tüketiciler, laboratuvarda üretilmiş bir eti psikolojik olarak nasıl karşılayacak? Bu, büyük bir soru işareti.
Yapay et, hayvanların öldürülmesini gerektirmediği için etik açıdan büyük bir ilerleme gibi görünse de bazı kesimler tarafından hala sorgulanıyor. Örneğin, üretimde kullanılan bazı biyoteknolojik yöntemler nedeniyle doğallıktan uzaklaştığı eleştirisi getiriliyor. Ayrıca, laboratuvar ortamında üretilen etin uzun vadeli sağlık etkileri konusunda yeterli veri bulunmuyor.
Diğer taraftan, yapay etin gıda güvenliği açısından avantajları da var. Geleneksel hayvancılıkta karşılaşılan antibiyotik kullanımı, hastalık riski ve hijyen sorunları, laboratuvar üretimi sayesinde minimize edilebilir. Ancak, yapay etin gerçekten sağlıklı ve güvenli olup olmadığını görmek için uzun vadeli araştırmalara ihtiyaç duyuluyor.
Yapay etin geleceği, teknolojik gelişmeler kadar tüketicinin bu ürünü benimseyip benimsememesine de bağlı. Hükümetlerin düzenleyici politikaları, gıda şirketlerinin pazarlama stratejileri ve halkın bu yeni ürüne karşı göstereceği tepki, yapay etin kaderini belirleyecek.
Bugün market raflarında hâlâ geleneksel etler ağırlıkta olsa da, belki de önümüzdeki yıllarda laboratuvar ortamında üretilmiş biftekler, hamburger köfteleri ve hatta tamamen yeni tatlar günlük hayatımızın bir parçası olacak.
Peki siz, sofranıza yapay eti koymaya hazır mısınız?

Yazarın Diğer Yazıları