Sonbahar yazla kış arasında kalan ve mevsimler arasında köprü vazifesini üstlenmiştir.Mevsimlerin en kişiliklisi ,kafaların karıştığı ama kendinden ödün vermeyendir.Sanki yüreklerimiz de sonbahar gibi kışa hazırlık yapıyor.
Evet bir Sonbahar, daha geldi kış ayının yaklaştığının habercisi , eğlencenin geride kaldığı doğanın kendi kabuğuna çekildiği kışa hazırlıkların yapılması için uyarıyor bizleri.Sonbahar hüzünlüdür çünkü en çok sevdiğimiz şeylerin geride kaldığının habercisidir. Hüzün, sevgi, ayrılık,güz, hazan , aşkın hüznünün,sarının, kızılın, kahve renginin, gazal mevsimidir.Bir çok duyguyu içinde barındıran ve bu hislerin birbirine karıştığı mevsimdir.
Etrafımıza baktığımızda doğada, insanlarda bir çok değişimler yaşandığını, tuhaf haller var oluyor Sonbaharda,Hepimiz aynı düşünceler içinde oluyoruz bu güzellikleri yaşadık mı yoksa yaşamadık mı acaba? Belki de hiç yaşamadık hep erteliyoruz hayatı.Sanki uçsuz bucaksız çölün orta yerinde kalmış hiçbir yere gitmeden yerinde sayıyoruz anlamsızca .Bize yaşımızın ilerlediğini hatırlatıyor .Kaybettiklerimizi, yaptıklarımızı, yapamadıklarımızı yahut ta yapıpta tekrar yapamadıklarımızı, unuttuklarımızı , unutamadıklarımızı anımsatıyor.
Sonbahar hüzündür ve sonbahar yapraklarında saklıdır gizemliliği .Sararan yaprakların hışırtılarını rüzgarın esintisiyle çıkan melodiyi duyarız. Sonbahar ayrılıkların en çok yaşandığı mevsimdir. Her insan yaşadığı sürece mutlaka Eylül ayının tokatını yemiştir .Umutsuzlukla birlikte yüreğimizde hissettiğimiz ayrılığı, kırık kalp acısını derinden Yada çok sevdiğimiz kişilerin bu dünyadan vadelerini tamamlayarak aramızdan ayrıldıklarının acısını içimizde yaşarız.Kederin, endişenin, sonbaharın tüm olumsuzluklarını yağmur sularına bırakarak yoluna devam etmektir, rahatlamaktır gerçekte.Dökülen yapraklara , hüzüne ve gökyüzünün griliğine rağmen güzellikler saklıdır sonbaharda. Tıpkı Cemal Süreyya’nın, şiirinde kaleme alındığı gibi.
EYLÜL’DE
Dalından kopan yaprakların
Sararan yanlarına yazdım adını
Sahte gülüşten ibarettin oysa
Ve hiç bilmedin ellerimin soğuğunu.
Eylül’dü .
Di’li geçmiş bir zamandı yaşadığımız
Adımlarımızın kısalığı bundandı
Bundandı gözlerimin durgunluğu.
Sarı sıcak cümlelerde sözün kadar yalan,
Ellerin kadar ıssız,
Sen kadar zamansız molalar veriyordum
Ve çocuksu bir bencillikti hüznümüz.
Eylül’dü.
İzlerini çizdiği zaman ansızın gidişin
Şimdi yoktu bir anlamı suskunluğun
Çırılçıplak kalakaldım sensizliğin orta yerinde
Sonra sesime yankı vermeyen uçurumlar kıyısında yürüdüm bir zaman
En çok sesini aradım
Gözlerin se asılı bıraktığın yerdeydiler hala.
Gözlerini sildi zaman…
Dedim ya…Eylül’dü.
Savruluşu bundandı kimsesizliğimizin.