AYSUN AVCU

Zirai Donun Ardından: Malatya'da Tarım Alarm Veriyor

AYSUN AVCU

Malatya’da geçtiğimiz günlerde yaşanan ani zirai don, binlerce üreticiyi bir kez daha aynı gerçekle yüzleştirdi: Tarım, iklim krizinin en savunmasız sektörlerinden biri. Özellikle kayısı üretimiyle özdeşleşen Malatya’da, nisan ayının ortasında yaşanan bu don olayı yalnızca meyveye değil, bir şehrin ekonomisine, hafızasına ve umuduna da zarar verdi.
Zirai don, teknik olarak hava sıcaklığının bitkilerin hassas gelişim dönemlerinde sıfırın altına düşmesiyle meydana gelir. Ancak Malatya’da bu sadece meteorolojik bir hadise değil; aynı zamanda yapısal ihmalin, yetersiz destek politikalarının ve öngörüsüz planlamanın da bir sonucudur. Üretici, her yıl aynı döngünün içinde kalıyor: İlkbaharda umutla açan çiçekler, bir gecede yanan dallar, ardından zarar tespiti, kısıtlı destek ve sessiz bir bekleyiş.
Peki bu döngü nasıl kırılabilir? Öncelikle kabul etmemiz gereken bir gerçek var: Zirai don, tamamen önlenebilir bir doğa olayı değil. Ancak etkisi büyük oranda azaltılabilir. Bunun için üç temel alanda harekete geçilmesi gerekiyor: erken uyarı sistemlerinin yaygınlaştırılması, bölgeye özgü tarımsal sigorta ve destek modellerinin güçlendirilmesi ve üreticiye yönelik teknik donanımın artırılması.
Bugün birçok ülkede yerel hava koşullarını köy ölçeğinde ölçen sensörler sayesinde, çiftçiler saatler öncesinden don riski hakkında uyarılmakta ve gerekli önlemleri alabilmektedir. Malatya’da ise bu tür teknolojilere ulaşım hâlâ sınırlı. Yerel yönetimlerin ve Tarım Bakanlığı’nın ortak çalışmasıyla, özellikle riskli bölgelerde bu tür sistemlerin kurulması elzemdir.
Bir diğer eksiklik ise tarım sigortaları konusundadır. Türkiye’de TARSİM kapsamında sigorta yapılabilse de, primlerin yüksekliği ve hasar tespitindeki belirsizlikler nedeniyle pek çok üretici bu sistemden faydalanamıyor. Üstelik birçok üretici zararını belgeleyemediği için herhangi bir devlet desteğinden de mahrum kalıyor. Oysa don olayları artık istisna değil; bu nedenle sigorta sistemlerinin daha düşük maliyetli, daha kolay erişilebilir ve zararı gerçekten telafi edici nitelikte yeniden yapılandırılması gerekiyor.
Son olarak teknik önlemler meselesi var. Donla mücadelede kullanılan rüzgâr makineleri, ısıtıcı sistemler, sulama teknikleri gibi yöntemler birçok yerde etkili sonuçlar veriyor. Ancak bunlar yüksek maliyetli sistemler ve Malatya’daki küçük üreticilerin bu yatırımı yapması mümkün değil. Devletin, bu tür ekipmanlara yönelik ortak kullanım merkezleri kurması, üretici birliklerine teknik donanım desteği sağlaması bu konuda atılabilecek en pratik adımlardan biri olabilir.
Zirai donun her yıl Malatya’daki kayısı üreticisini vurması kader değil. Bu, büyük ölçüde politikasızlığın ve ilgisizliğin sonucu. Eğer bu felaketlerden sonra sadece “geçmiş olsun” demekle yetineceksek, önümüzdeki yıllarda daha büyük ekonomik ve toplumsal yaralarla yüzleşmeye devam ederiz. Ama eğer bu olayları birer uyarı değil, birer eşik olarak görmeyi başarabilirsek, o zaman hem Malatya’nın hem Türkiye’nin tarım geleceği için umut var demektir.
Çünkü toprağa sadakat, ancak emeğe saygıyla mümkün olur.

Yazarın Diğer Yazıları