ASUMAN SARITAÇ

LİYAKAT Mİ, SADAKAT Mİ?

ASUMAN SARITAÇ

Ülkenin en büyük sorununu tek cümleyle özetlemek gerekirse;

“Yanlış insanların doğru yerlerde olması.”
Bugün bir makamı dolduran kişiye baktığınızda, çoğu zaman oraya nasıl geldiğiyle değil, kim sayesinde geldiğiyle karşılaşıyoruz. Yetkinlik, bilgi birikimi, vizyon ya da halkın yararına hizmet etme arzusu; yerini çoktan başka ölçülere bırakmış bile. 
Artık koltuklar, birikime göre değil, yakınlığa göre dağıtılır olmuş.
Herhangi bir makam mevkiye gelen o koltuğu dolduran kişi, genellikle mesleki birikimiyle değil, kimlere yakın olduğuyla orada.

Evet, acı ama gerçek; 
Bu ülkede işini en iyi yapan değil, en doğru kişiye selam duran yükseliyor maalesef.

Sonra halk olarak şaşırıyoruz;
Neden yollar yapılırken birkaç yıl sonra çöküyor?
Neden bir şehrin sorunları yıllarca çözülemiyor?
Neden milyonlar harcanan projeler çöp oluyor?
Neden insanlar hak ettiği hizmeti alamıyor?

Cevabı çok basit.
Çünkü işi bilmeyenler iş başında!
Oysa liyakat sadece bir yönetim tercihi değildir, bir medeniyet meselesidir. Tarih boyunca yükselen her devletin temelinde liyakat vardır. 
Osmanlı’nın en güçlü dönemlerinde devlet adamları, padişaha yakınlığıyla değil, kabiliyetiyle seçilirdi. Dünyanın en gelişmiş ülkeleri bugün hâlâ bu basit ama etkili gerçeği uyguluyor;

“İŞİ EHLİNE VERMEK.”
Bugün bu çarpık düzenin bedelini hepimiz ödüyoruz;
işsizlik, yoksulluk, adaletsizlik, umutsuzluk.
Yarın ödeyeceklerimiz ise çok daha ağır olacaktır.

Bu işin bir çözümü yok mu?
Çözüm aslında çok kolay;

Kamu görevleri emek ve yetkinlikle hak edenlere verilmeli.
Şeffaf ve adil sınav, atama ve değerlendirme sistemleri oluşturulmalı.
Devletin makamları kişisel sadakatlere değil, toplumsal faydaya göre şekillenmeli.

Ayrıca şunu üzülerek yazmak zorundayım ki, yanlış insanların doğru yerde oturmasının bedelini de, doğru insanlar yanlış yerde kalarak ödüyor.
Ve ortada koskoca bir gerçeklik var. Toplumumuza, halkımıza yapılan en büyük haksızlık, hak edenlerin hak ettikleri yerde olmaması, olamaması.

Konuyu bağlamak gerekirse kim ne derse desin, bir ülkenin gerçek gücü, tankında, topunda ya da kasasında değil; liyakatle işleyen kurumlarında saklıdır. 
Eğer o güç kaybedilmişse geriye sadece içi boş koltuklar kalmış demektir.

Yazarın Diğer Yazıları