Bitmeyen Sevdalar… - İSMAİL HAKKI DALAK

Bitmeyen Sevdalar…


Büyük Taarruz, Kurtuluş Savaşı sırasında Türk ordusunun Yunan kuvvetlerine karşı başlattığı genel saldırıdır. Bakanlar Kurulunca taarruz kararını alınmış ve 14 Ağustos 1922 tarihinde kolordular taarruz için yürüyüşe geçmişti. 26 Ağustos'ta başlayan saldırıyla, 9 Eylül'de Türk Ordusu İzmir'e girmişti. 18 Eylül'de de Yunan Ordusu'nun Anadolu'yu tamamen terk etmesiyle savaş sona ermiştir. Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının vermiş olduğu üstün mücadeleyle kazanılan topraklar, şehitlerimizin kanlarıyla bize vatan olmuştu. Çünkü vatan onların bitmeyen sevdasıydı.

Vatan için can veren Mehmetçiklerin ne yaşamak gibi dertleri ne makam gibi sevdaları ne yarınlar için rızık endişeleri vardı. Ne eşlerini ne de çocuklarını düşünmediler. Gittiler dönmeyi düşünmediler. Allah kanlarıyla bu toprakları sulayarak bizlere vatan bırakanlardan ebeden razı olsun. Ruhları şad mekanları cennet olsun. Onların bitmeyen sevdası vatandı.

Dönmeyi düşünmeyenler, ayakları yalınayak, karınları açtı ama yüreklerinde vatan sevdası çoktu. Kalpleri vatan diye atıyordu. Cepheye giderken sevdalılarını, yavuklularını, gözlerinin nuru çocuklarını ay yıldızlı al bayrağın altında, huşuyla okunan ezan seslerinin yankılandığı vatan topraklarında özgürce yaşasınlar diye gittiler. Dönmeyi düşünmediler, gittiler dönmediler. Çünkü düşman yurdun dört bir yanını sarmıştı. Türk milleti esaret altında yaşayamazdı. Onlarda bu duygu ve düşüncelerle gittiler, gittiler bir daha da dönmediler. Bugün yaşadığımız vatan toprakları şehitlerimizin bizlere emanet ettiği bitmeyen sevdalarıydı. Tıpkı eş ve çocuklarının da emanetleri olduğu gibi. Ki onlar bizim baş tacımızdır.

Bugünde yüreklerde bitmeyen sevdalar var. Ama bugün hayat biraz farklı. O zaman eşit olanlar bugün değil. Doğru kime göre neye göre doğru. İyi insan arayan aslını kendini arıyordur. Kendi gibi düşünen, kendi gibi gören, kendi gibi olan ve de kendi gibi düşleyendir, iyi insan. O gün vatan sevdasıyla sınır tanımayanlar vardı, bugünde makam sevdasıyla sınır tanımayanlar var. Bugünde işlerini, eşlerini ve de çocuklarını bırakamayıp ücreti mukabilinde borcunu ödeyenler var. Herkes kendi düşüncesiyle haklıdır, ne diyebiliriz ki…

Bu vatan bizim, gidecek bir yerimiz yok. Dün 38 ve 43 yaşlarında emekliler verdik, yanlıştı. Çıkarılacak bir EYT bence yanlıştır. Acizane düşüncem odur ki, belli bir yaşa gelmiş, işi gücü olmayan veya bulamayan, artık bundan verim alamayız diye işe alınmayanlar, işte bu gurupta bulunanlar sosyal devlet anlayışımız gereği varsa devletimizin imkanları dahilinde emekliye ayrılmalıdırlar. Ama işi gücü yerinde olan, hali hazırda çalışan kesimler bu kapsam dışında tutulmalıdır. Vatanımız için çalışmalıyız, hem de çok. EYT zor durumda olan mağdurları kapsamalıdır, vesselam.

3600 ek gösterge, malum çalışırken değil de emeklilikte maaşlara faydası oluyor. Ama üst kademeye, belli guruplara verileceği açıklanırken hem çalışma barışını bozdu hem de gelir adaletsizliğini daha da artırdı. Çok alanla az alan arasında makas açıldıkça açıldı. Ülkemizde malum yetkili sendika zaten yaptığı bir şey yokta diğerlerinden de (Özellikle üyesi olduğum Türkiye Kamu-Sen’den) Yüce Meclisimizin açılmasıyla birlikte yapılan yanlışın düzeltilmesi için gerekli mücadelenin verilmesini, ¼’üne gelmiş 2200 ek gösterge alan 2 yıllık 4 yıllık mezun ayrımı yapılmadan tüm memurlara 3600 ek göstergenin alınması için mücadele vermelerini bekliyorum. Biz gani gönüllü Türk Milletiyiz. Öncelikle olmayana, sonra az alana verilmelidir diye düşünürüz. Biz varlığı da yokluğu da paylaşmak isteriz.

Bir çocuk kolay yetişmiyor. Büyümesi, okuması, iş bulması hepsi ayrı bir mücadele. Günümüz de biliyorsunuz bir KPSS garibesi var. Hadi sınavdan geçti güzel bir puan aldı diyelim, sonrasında mülakatı var, mülakat için referans bulması var. Bu ülke bir 15 Temmuz yaşadı bir daha yaşamasın. Mülakatların bir an önce kaldırılması için ne gerekiyorsa yapmalıyız. Gerekirse birkaç sınav yapılsın ama mülakat (torpile dayalı sistem) kaldırılsın. Koltuklar referans sahipleriyle değil, liyakat sahipleriyle dolu olsun ki, ülkemiz hep daha ileriye gitsin. Sonradan pişman olmalar, helalleşmeler de olmasın. Kimsenin helallik isteyerek iyi olamayacağı gibi, bugünde yeni mağdurlar yaratılıp yarın Hakk’ın huzurunda pişmanlık duyacak olmaları da fayda etmeyecektir. Yaratan Rabbim kul hakkıyla gelmeyin diyor.

Ha unutmadan birde sözleşmelilere kadro olayı var. En kalbi duygularımla bir an önce kadroya geçirilmelerini temenni ediyorum. Ama anlayamadığım madem sözleşmelilere kadro verilecekse neden yeni sözleşmeli ilanları açıklanıyor, bilemiyorum.

Sevdası bitmeyen nice insanlar var. Sevdasını keş dağlarına gömen Muhsinlerde var, gelecek mutlu yarınlar için can verecek daha nice Muhsin yürekliler de. Bu dünyada bir zerre dahi olamasak ta, keş dağlarına gömülen sevdanın izdüşümünü yüreğinde taşımaktan onur duyan bir Türk evladı olduğumuz aşikardır. Bizimde ne vatan, bayrak, ezan sevdamız ne doğruluk dürüstlük sevdamız ne de Muhsin sevdamız bitmez.

Demiri demirle dövdüler; biri sıcak biri soğuktu. İnsanı insanla kırdılar; biri aç biri toktu. (Pir Sultan Abdal)

30 Ağustos Zafer Bayramı’nı en kalbi duygularımla kutlayarak, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını rahmetle, minnetle ve şükranla yad ediyorum. Ruhları şad mekanları cennet olsun.

NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE…

YAZIYI PAYLAŞ!

Yorumlar / 1

  • Malatyalı | 26 Eylül 2022 17:49

    Yazınız güzel olmuş kardeş. Allah sizlere kolaylıklar versin. Tüm ekibinize ve sizlere başarılar diliyorum. Allah kolaylıklar versin inşallah.

YAZARIN SON 5 YAZISI
25Mar

Muhsin Başkan…

29Şub

Ramazan...

26Oca

DEVLET Dersi...

06Kas

Adam Gibi Adam Celal Adan…

26Ekm

Ortadoğu’da Soykırım…